Bir süreden beri Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile genel seçimlerin birleştirilmesi ya da tarihinin öne çekilmesi kamuoyu gündeminde çok tartışılıyor. Dünya'nın haberine göre, kimisi artık siyasi gündem 2015’e sarkmasın iş bu yıl bitsin gözüyle bakıyor. Fakat Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın böyle bir hamlenin Türkiye’nin istikrarından çalacağına inanıyor. Hamdi Akın, “Hiçbir şekilde bir ülke, vermiş olduğu tarihlerden siyasetteki pozisyonundan taviz vermemeli. Erken seçim, Türkiye’yi verdiği sözleri, tarihleri tutmayan bir ülke konumuna düşürür. Öne alınırsa hakikaten Türkiye istikrarından kaybeder. İstikrar sadece tek parti iktidarı demek değildir. İstikrar aynı zamanda dünyaya verilen mesajların, sözlerin aynen devam etmesini sağlayabilmektir. 2019’da 3 seçimi birden yapacağız ve genel seçimlerle yerel seçimler birleşecek. Yatırımcı bunu bilerek getirip parasını yatırıyor. 1 sene önce sonuçlanması önemli bir pozisyon değişikliğini getirir” yorumunu yaptı.
Hamdi Akın, hem Akfen Holding’in hem de TAV Havalimanları Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı. Ona limanların efendisi diyorlar. Sadece aldığı işler değil yaptığı satışlarla da adından söz ettiren bir patron. En son TAV bünyesinde bulunan Artı Döviz’i dünyanın en büyük döviz bürosu zincirlerinden İngiliz Travelex Group’a 41.3 milyon dolara satıp yüzde 10 hisseyle küçük ortak olarak kaldı. Çıkarken hisselerini stratejik ortaklara da satıyor, halka arzlarla küçük yatırımcıya da. Tahvil ihraçlarıyla da kendisine devamlı açık bir borçlanma penceresi bırakıyor. Her ne kadar hep ‘iş’ konuşsak da bu yıl hep lafın hep bir ucu siyasete geliyor. Çünkü, siyasette suların akacağı yön ekonomiye de yansıyacak.
Bu Türkiye’yi hiç yaşamadık Akın, bugünden bir yıl sonrası için ne söylense tahminden öteye geçemeyeceğini ancak yaşayarak görme sabrını göstermemiz gerektiğini de düşünüyor. Türkiye’nin 50 yıllık Cumhuriyet tarihinde hiçbir Cumhurbaşkanlığı seçiminin ‘sakin’ geçmediğini ve öncesinde mutlaka bazı olayların geliştiğini anlatan Akın, “Bizim için sürpriz dozajı oldu. Bu bizim alıştığımız ve bildiğimiz Türkiye değil. Hepimiz ilk defa vesayetin kalktığı bir Türkiye’yi yaşıyoruz. Suç ve cezaların nasıl sonuçlanacağını da henüz bilmiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Bu flu ortamın endişe yarattığını ama korkutmadığını da ifade eden Akın, “Hepimiz birbirimize telkinlerde bulunacağız. Bundan sonra her sınıfın payının ne olacağını da göreceğiz. Hangimiz, hiç beklemediğimiz bir sınıfsal grubun, Gezi Parkı’nda toplanan gençlerin, ekonominin ve siyasetin geleceğini şekillendireceğini düşünebilirdik. Ben daha evvel Twitter ya da Youtube’un yıprattığı bir hükümet döneminde yaşamadım. Bana 10 sene önce ‘bu yaşadıklarımız nasıl sonuçlanır diye sorsaydınız?’ 2 ay sonrasını ezbere söylerdim. Ama bugün için hiç kimse, hiçbir şey söyleyemez. Ortada çok önemli bir şikayet mercii yok. Şikayet merciinin olmadığı bir Türkiye’de olayların nasıl sonuçlanacağını da kimse tahmin edemez” dedi.
Bu dönemde aslında Türk iş dünyasının bu tip değişim dönemlerini yaşamış insanların ve ülkelerin pratiklerine ihtiyacı olduğunu da kaydeden Hamdi Akın, “Dış pratiği fazla olan iş adamı diğer işadamından ayrılacağı günler gelecek” yorumunu da yaptı.
Çıkışı olmayan işe hiç girmem Hamdi Akın, iş hayatındaki altın kuralının çıkış stratejisini de en baştan kurgulamak olduğunu söylüyor. “Bir işten ne zaman nasıl çıkabileceğimi bilmem lazım” vurgusunu yapan Hamdi Akın, “Eğer bir işten çıkış yoksa ben o işe girmem. Mutlaka bir çıkış kapısı olmalı. Çok kalırsanız ya terlersiniz ya üşürsünüz. Siz işi bağlayacaksınız, işiniz sizi bağlamayacak diye düşünürüm. Yoksa iş yapabilme özgürlüğünü kaybedersiniz. Beyninizi işe kiraya vermiş olursunuz ki, olmaz. Siz özgür ve işinize konsantre olacaksınız, yöneticilerinize hedefl er koyacaksınız. Bizim hedefl erimiz olmaz. Biz yüreğimizin götürdüğü yere gideriz” dedi.
Tahvil ihraçları da bir çıkış penceresi
Sermaye piyasalarını çok sık kullanan Akfen için tahvil ihraçları da hep açık tutulması gereken bir pencere. Akın, “Bankalar dışında benim borçlanabileceğim bir piyasa daha oluştu. Son 4-5 senedir hep tahvil çıkartıyoruz. Borcumuz ya da nakdimiz olsun olmasın, bir 100-200 milyon TL arası tahvil ihracı yapıyoruz. O pencere hep açık olsun, gerekirse o pencereden çıkabilelim” diye konuştu.
Artık bir Akfen tahvili yatırımcı grubu oluştuğunu da vurgulayan Akın, şöyle devam etti: “Bugün bize 100-200 milyon TL veriyorlar, yarın öbür gün bu rakam 1 milyar TL’de olur. Biz bu piyasada 4 senedir varız. 10 sene olduğunda Akfen’in tahvilleri piyasada günlük likiditesi olan menkul haline dönüşecek. 1 milyarlık tahvil ihracı yapmak için zaman geldiğinde belki başkaları satamazken biz 10 günde satacağız. Tahvil yatırımcısı güvendiği, bildiği getirisini daha önce cebine koyduğu şirketin menkulünü alır. Alışveriş yaparken yeni mağazaya gitmektense alıştığınız mağazaya gidersiniz. Bizimde o kredibiliteyi oluşturmamız lazım.”
Dünyada faizler daha yükselmedi Uluslararası bankalar, 2009 yılından beri büyük montanlı, proje finansmanı kredilerine çok da sıcak bakmazken Akfen Holding, iştirakleri ve bağlı ortaklıklarının öz kaynak kullanma oranı yüzde 15 ile yüzde 30 dolayında. Daha fazla öz kaynak kullanma zamanının gelmediğine düşünen Hamdi Akın, Fed muslukları kısmaya başlasa ve likidite yavaş yavaş azalsa da hala LIBOR’un yüzde 1’in altında olduğunu hatırlattı. Akın, “Finansman piyasalarında hala faizler düşük. Dünyada faizlerin yükselişini 2015’ten itibaren göreceğiz. Yükselince de bu defa önce enfl asyona bakacağız. Enflasyon faizin önünde devam ediyorsa yine borçlanacağız. Enfl asyon geride kalıp faiz yükseliyorsa bu defa öz kaynak kullanmaya ya da yatırımlarımızı küçültmeye çalışacağız. Cebimdeki paraya yüzde 10 getiri alıyorsam ve yüzde 5 ile borçlanıyorsam öz kaynağımı daha fazla harcamaya gerek yok” dedi. Akın, Türkiye borçlanma piyasasında tüm yükün Türk bankalarının omuzlarında olduğunu da anlatarak “Yurtdışından gelip de finansman yapan bankalar bir elin parmakları kadar kaldı” dedi.
Kendimizi farklı konumlandırıyoruz 2014’ü beklediklerini ve ona göre hazırlandıklarını da söyleyen Hamdi Akın, şirketin stratejisi açısından bu yıl mevcudu korumak üzerine kendilerini konumlandırdıklarını aktardı. Akın, “Biz 2014’e hazırlıklı girdik. Yön değişikliği yapmamızı gerektiren bir durumumuz yok. Gelirlerimiz, olası sürprizleri ufak tefek değişikliklerle atlatabilecek durumda. Çok daha farklı bir pozisyonda olsaydık yani farklı ve yeni işlere girmiş, yüksek borçluluğumuz olsaydı, aynı geçtiğimiz 2-3 sene önceki gibi, daha farklı olurdu. Biz kendimizi zaten siyasetin günlük sıcağından en az etkilenecek şekilde konumlandırmaya çalışıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Kanal İstanbul, YİD formülü ile yapılırsa ilgilenmeyiz “Türkiye’nin çehresini değiştirecek altyapı yatırımlarını yapmak istiyorsak bunu gerçekleştirebilecek bir enstrümanımız yok” diyen Hamdi Akın, “Türkiye’nin bir altyapı fonuna ihtiyacı var. Bu fonun kurulması içinde hem hükümet hem de iş dünyası destek vermeli. Bu fona da dünyadaki fonların iştirak etmesi de sağlanmalı. Yoksa Türkiye’nin ihtiyacı olan altyapı yatırımlarına kaynağı zor buluruz” ifadelerini de kullandı. Türkiye’de gelinen noktada konuşulan altyapı yatırımlarının finansmanının oluşturulacak bir havuzdan karşılanması gerektiğini anlatan Hamdi Akın, şöyle konuştu: “Köprü, yol, baraj, havaalanı, liman gibi projeleri yatırım bankaları da fonlayamayabilir. Bankalarda inşaat süresini fonlama konusunda isteksiz olabilirler. Zaten bu tip projelerde hep inşaat sürecini öz kaynakla yapmaya çalışıyorsun. Kanal İstanbul, yap-işlet-devret formülü ile yapılırsa biz ilgilenmeyiz. Müteahhitlik olursa belki ilgilenebiliriz. Projenin maliyeti 25 milyar dolar. Bu gibi işlerde yüzde 25 öz kaynak kullanımı bile büyük para demek. Bu tip yatırımlara para koymak için altyapı fonları lazım. YİD olursa biz o parayı bulamayız diye düşünüyorum. Ama devlet bu projeyi zamana yayar ve her yıl bütçeden belli bir kaynak ayırır. Mesela Atatürk Barajı böyle yapıldı. Hep iç kaynakla yapıldı ve 30 yıl sürdü.”
Hedef koymak yerine oportünist oluyoruz Türkiye’de gündemin sürprizlerle dolu olduğunu söyleyen Hamdi Akın, “Her gün o kadar çok gelişme oluyor ki hedef koyduğunuzda kendinizi başarısız addedebilirsiniz. Hedefl erinize ulaşamazsanız moral çöküntüsü yaşarsınız. Kabiliyetli olabilirsiniz ama sizi etkileyebilecek pek çok gelişme yaşanıyor. Seçimlerin öne alınmaması bu nedenle de önemli. O stabiliteyi sağlarsak hedef koymak mümkün olabilir. Sizin koyduğunuz her hedef Meclis’te bir kanunla değiştiriliyorsa hedef koymanın anlamı yok. Evrensel hukuka uygun bir Türkiye yaratmamız lazım. O zaman bizde dünyadaki diğer işadamları gibi hedef koyabilir ve gerçekleştirebiliriz. Ama şimdi hedef koymak yerine maalesef oportünist oluyoruz” diye konuştu.
TAV, LaGuardia’yı çalışıyor, İncek Loft’ta satışlar başlayacak
Hamdi Akın, grup şirketlerinin projeleri hakkında da şu bilgileri verdi: • TAV’da Bodrum Havalimanı’ndan sonra New York’taki LaGuardia Havalimanı için ihale süreci devam ediyor. 6 aydır sürecin içindeyiz. Herhalde 3 ay içinde sonuçlanır. Orada rakibimiz İsveçli Skanska. Dünyada bizim gibi firmalar çok az. Bu da elimizi kuvvetlendiriyor.
• Akfen İnşaat olarak Levent Loft’un bir versiyonunu Ankara’da İncek Loft’a başladık. 1.200 konutluk projenin satışları yakında başlayacak.
• Mersin Limanı’nda 180 milyon dolarlık bir yatırıma başlıyoruz. Nasıl uçakların gövdeleri büyüyorsa aynı gelişim deniz dünyasında da oluyor. Artık ticaret büyük gemilerle yapılıyor. Büyük gemilerin yanaşabilmesi için limanın iç derinliğini artırıyoruz.
• İDO’da pişman değilim. Gayet güzel çalışıyor. Nakit yapısı açısından güçlü bir şirket. İDO’da yeni hatlar açmaya çalışıyoruz, aynı TAV’da olduğu gibi İDO’da yılda 50-60 milyona insana hizmet veriyoruz.
• Ibis Otel zinciri 20 halkaya ulaştı. Rusya-Moskova ve Karaköy’deki yatırımlar devam ediyor. Şimdi Tuzla’da tam tersanelerin arkasında 200 odalı bir Ibis yatırımına başlıyoruz.”
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.