Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda bir ilk yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, canlı yayında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sistemine ilişkin, "Amerika, Brezilya, Güney Kore, Meksika olunca padişahlık olmuyor, yani Türkiye'de böyle bir tez ileri sürülünce niye padişahlık oluyor? Eğer biz şu 12 seneyi bu kadar zor şartlarda yürüttüysek bu da demek ki gördüğümüz bazı şeyler var. İstiyoruz ki daha ileri gidelim, halkımızın yaşam standardını daha yüksek seviyelere çıkartalım" dedi.
Erdoğan, "(Parlamento, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay gibi kurumların denetiminin geçerli olduğu başkanlık sistemi) Bu sistemler oluyor ama bu sistemlerin işleyişinde başkanın belli bir yere kadar yetkisi oluyor. Başbakan, bu defa başbakan olarak değil başkan birinci yardımcısı, ikincisi yardımcısı olarak görev alanlar var. Onların muadilleri, hükümet başkanlarının olduğu ülkelerde başbakanlar. Bu demek değildir ki başkan, başbakanlarla görüşemez. Onlarla da görüşür. Sistemin omurgaları vardır. O omurgalarla lüzumsuz olanlar varsa onları zaten koyarsınız bir kenara. Olması gerekenler varsa onlarla beraber zaten yola devam edilir" değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin "Ben, çözüm sürecinde hiçbir zaman maalesef, bu arkadaşların samimi olduğunu görmedim. Şu anda da samimi değiller. Eğer samimi olsalar 6-7 Ekim olayları, hala Cizre, Silopi, buralardaki olaylar olmazdı" ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
Cumhurbaşkanlığı görevimde 19 ülkeyi ziyaret ettim.
Hedefimiz 50 bin muhtarımızla burada bir araya gelmek. Bundan sonraki süreçte de muhtarlarımızla bir araya gelmeye devam edeceğiz.
BAŞKANLIK SİSTEMİ Bir çok alışkanlıkları reforme etmeye kalktığınızda spekülasyon yapıyorlar. Bizden önceki cumhurbaşkanları da başkanlık sistemini dile getirmiştir. Dünyada bugün G20 ülkeleri içerisinden 10 tanesi başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Artık bir gerçeği görmemiz lazım. Acaba çok daha seri, çok daha kolay nasıl biz muassır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarız, bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Çünkü çok başlılık bir defa ayaklarınızı adeta prangaya vurmuş gibi süreci yavaşlatıyor.
Başkanlık sisteminde yine denetleme sistemi olacak. Denetleyen Meclis olacak.
"NASREDDİN HOCA MESELESİ VAR YA..." Teori noktasında bir çok insanlar pek çok şeyin teorisini ortaya koyabilir ama yaşayarak bir şeyi yapıyorsanız o noktada çok daha farklı olur.
Hani Nasreddin Hoca meselesi var ya; Nasreddin Hoca, damdan düşüyor, doktor aramak için sağa sola koşturuyorlar. Nasreddin Hoca'nın "Bana doktor getirmeyin, damdan düşen birini getirin" diyor. Şimdi ben damdan düşmüş birisiyim. Bu işleri biraz biliyoruz. Yaptıklarımız, başarımız ortada.
"EĞER BİZDE BAŞKANLIK SİSTEMİ OLSAYDI..." Eğer bizde başkanlık sistemi olsaydı çok daha ileride olurduk. Birçok kez bizim önümüz tıkanmıştır. Bunları aşana kadar çok mücadeleler verdik.
Abdullah Beyle olan süreç farklı bir süreçtir. Benimle Ahmet Bey arasındaki süreç yine farklı süreç olacaktır. Bunun tersine olduğunu düşünün, orada engeller geliyor. Bir üçlü kararnamede siz istediğiniz bir insani atamada dahi zorlanıyorsunuz. Başkanlık sisteminde böyle bir derdiniz yok, benle gelen benle gider.
Bizim hukuku zorlama noktasından sıyrılmamız için başkanlık sistemine ihtiyacımız var. Halkımızın da bu tür sistemleri tanıması isabetli olur. Biz de bu sistemi ABD gibi hukuk sistemine oturtma kabiliyeti var. Bana göre İngiltere yarı başkanlık sistemindedir.
Amerika, Brezilya, Güney Kore, Meksika olunca padişahlık olmuyor, yani Türkiye'de böyle bir tez ileri sürülünce niye padişahlık oluyor? Eğer biz şu 12 seneyi bu kadar zor şartlarda yürüttüysek bu da demek ki gördüğümüz bazı şeyler var. İstiyoruz ki daha ileri gidelim, halkımızın yaşam standardını daha yüksek seviyelere çıkartalım.
"MUHALEFETİN KALKINMA GİBİ BİR DERDİ YOK" Bizim ülkemizde muhalefetin kalkınma gibi bir derdi yok. Cumhurun beklentilerini kamuoyu araştırmalarıyla çok iyi biliyorum.
(Parlamento, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay gibi kurumların denetiminin geçerli olduğu başkanlık sistemi) Bu sistemler oluyor ama bu sistemlerin işleyişinde başkanın belli bir yere kadar yetkisi oluyor. Başbakan, bu defa başbakan olarak değil başkan birinci yardımcısı, ikincisi yardımcısı olarak görev alanlar var. Onların muadilleri, hükümet başkanlarının olduğu ülkelerde başbakanlar. Bu demek değildir ki başkan, başbakanlarla görüşemez. Onlarla da görüşür. Sistemin omurgaları vardır. O omurgalarla lüzumsuz olanlar varsa onları zaten koyarsınız bir kenara. Olması gerekenler varsa onlarla beraber zaten yola devam edilir.
ERMENİ İDDİALARI Ermeni diasporası rahat durmuyor. Onlar yine karıştırmaya, kurcalamaya devam edip, Türkiye ile bu noktada bir cedelleşmenin, adeta bir kavganın içerisinde bu süreci işletmek istiyorlar. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Birilerinin siparişi üzerine biz, bir sözde Ermeni soykırımını da kabul etmeye mecbur değiliz. Biz diyoruz ki: Bu konuda samimiyseniz gelin bunları tarihçilere bırakalım. Tarihçiler bu konuda çalışsınlar.
Biz samimi olarak masaya oturduk ama onlar kaçtılar. Onlar hiç alakası olmayan ülkelere gidip parlamentoda karar çıkartıyorlar. Tarihçiler beraber çalışıp rapor çıkartsınlar; çıkacak rapora biz saygı duyalım. Olay tek taraflı değil: mektupta her iki tarafı da dile getirdim.
KOBANİ'DE SON DURUM Ortada bir enkaz var, oradaki insanları biz besliyoruz, DAİŞ'in çekilmesiyle iş bitiyor mu?
Oradan kaçan masum insanlara biz sahip çıktık. Sadece hava harekatı ile bu işi çözemezsiniz. Burada kara harekatı da olması lazım.
Rejim Halep'i bombalarken birileri sessiz kalıyor. Halep'te ılımlı muhalefeti bu mücadelede yalnızlığa terk ettiler.
Uçuşa yasak güvenli bölge olmaza beraber hareket edemeyiz.
"NEDEN KOBANİ ÇOK AÇIK ORTADA..." Neden Kobani; çünkü orada yeni bir yapı kurmaya çalışıyorlar. Obama'ya da söyledim; bakın PYD, PKK'nın benzeridir. Bu silahları vermeniz yanlıştır. Verilen ağır silahlar bundan sonra kime karşı kullanılacak?
"BELKİ ARGO OLACAK AMA 'SEVSİNLER SENİ' DERLER" Bu örgütün hali ortada. Şu ana kadar verilmiş bir cevap yok. Biz de takibini yapacağız.
Bu konuda Halep bizim için büyük önem arz ediyor. Kobani'deki Türkiye'ye sığınmış olan 200 bin civarında insanın da durumu Kobani inşaa edilmeden olmaz. Birileri çıkıyor 'TOKİ gitsin inşaa etsin' diyorlar. Ben bu makamdayım belki argo olacak ama 'sevsinler seni' derler. Bu kadar sahipleniyorsunuz hadi buyrun inşaa edin.
Biz gereken insani yardımı ve desteği yine veririz. Kobani halkının kurtulması benim için çok daha önemlidir.
Kobani'yi konuşuyoruz da niçin Halep'i konuşmuyoruz? Biz her türlü insani görevi yerine getirdik. Bu yardımları yürüten onların belediyeleri değil AFAD'tır. Başta AFAD ve Kızılay olmak üzere birçok kurumumuza teşekkür ediyorum.
ÇÖZÜM SÜRECİ Ben, çözüm sürecinde hiçbir zaman maalesef, bu arkadaşların samimi olduğunu görmedim. Şu anda da samimi değiller. Eğer samimi olsalar 6-7 Ekim olayları, hala Cizre, Silopi, buralardaki olaylar olmazdı. Yol kesmeler, hendek açmalardan kim zarar görüyor; oradaki halk zarar görüyor.
Çözüm sürecini kardeşlik süreci olarak başlattık ve devam ediyoruz.
Bizim derdimiz Türkiye huzura nasıl kavuşacak. Süreci engellemek isteyenlerin içinde paralel örgüt de var.
CİZRE'DEKİ OLAYLAR Bölgedeki belediyeler bu çalışmaların içerisinde yer alıyorlar bu da çözüm sürecini engelliyor. Oradaki vatandaşlarımızın yaşam hakkını çok daha iyi hale getirmemizin önünü kesiyorlar. Bütün bunların hepsi çözüm sürecini engellemeye yöneliktir.
PARALEL YAPI İLE MÜCADELE Her geçen gün bu işin haklılığı da ortaya çıkıyor. Bizim verdiğimiz mücadele sıradan bir mücadele değil. Halkın dirliğini bozmalarına fırsat vermeyeceğiz.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.