Geride bıraktığımız günlerde son yılların en düşük seviyelerini gören altın, fiyatında ki aşırı dalgalanmalarla yatırımcısını ters köşeye düşürmeye devam ediyor. 2 yılda yüzde 35 kaybeden altın yatırımcısı haliyle “Altın daha ne kadar düşecek, ne zaman almak lazım, ne kadar artar?” sorularına cevap bulmak istiyor.
Son günlerde bu sorulara yanıt bulmaya çalışan pek çok haber altın fiyatının yönünü daha da aşağılara ineceğini işaret ediyor. Uzmanlar altının ons fiyatının 1000 dolara hatta bazı teknik analizciler 800 dolara kadar gerileyeceğine öngörüyorlar. Her ne kadar teknik göstergeler ve dünya ekonomisinin mevcut durumu uzmanların görüşlerini destekliyor olsa da konuyu altın fiyatlarının nelerden etkilendiğini açıklayarak ele aldığımızda yukarı yönlü bir hareketin çok da uzak olmadığını söylemek mümkün.
Altın arzından ciddi bir artış veya azalış fiyatları etkileyebilir. Ancak, altın üretimi 2000’li yıllardan itibaren yıllık 2,500 ton civarında sabit bir düzeyde devam ediyor. Bu nedenle arz açısından fiyatları yukarı veya aşağı taşıyabilecek bir etken görünmüyor.
Altının bir mücevher olarak gördüğü talep fiyatlar üzerinde etkili olan bir başka unsur. Altın talebinde birinci sıradaki ülke Hindistan’dır. Bunu sırasıyla Çin, Orta Doğu ülkeleri, Amerika ve Türkiye izlemektedir. Bu ülkelerdeki talep dalgalanmaları altın fiyatlarında dönemsel olarak inişlere çıkışlara neden olsa da devamlı bir artış veya azalışa neden olabilecek bir tüketici davranış değişikliğinden söz etmek çok fazla mümkün değil.
MERKEZ BANKALARI KARARLARININ ALTIN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Altın, mücevher olarak talep gördüğü coğrafyalarda aynı zamanda bir yatırım aracı olarak da değerlendiriliyor. Altının yatırım aracı olarak çekiciliğini ise diğer yatırım araçlarındaki beklentiler başta olmak üzere pek çok faktör etkileyebiliyor.
Bunun yanı sıra ülke merkez bankalarının rezerv olarak altın veya dolar tutma kararları da yine altın fiyatları üzerinde etkili olabiliyor. Merkez bankalarının altın alım veya satım kararları piyasada fiyat belirleyici bir etken olarak işlev görüyor. Şu an için gündemde sadece İsviçre Merkez Bankası’nın altın rezervlerini artırma olasılığı var. Atın alımı kararı için yapacakları referandumdan evet cevabı çıksa bile altın fiyatında sınırlı bir artış yaratacaktır. Ancak, benzer yaklaşım başka merkez bankaları tarafından da benimsenirse piyasada büyük bir talep artışı yaşanacağı için altın fiyatlarında da ciddi bir artış gözlemlenebilir.
Amerikan Doları, global anlamda altına alternatif yatırım araçlarının başında geliyor. Doların değerinde bir artış beklentisi bile altın fiyatlarının düşmesi ile sonuçlanıyor, ki son dönemde altın fiyatlarından yaşanan düşüşü doların küresel anlamda hem diğer para birimlerine hem de emtialara karşı aşırı değerlenmesine bağlamak mümkün. Özellikle Fed’ in olası bir faiz artırımı durumunda, altın fiyatlının 1000 dolarında altına inmesi muhtemel bir senaryo.
Enflasyon ortamında ülke para birimleri değer kaybettikleri için altına talep artar. Dünya ekonomisinin geneline baktığımızda karşımıza ciddi bir enflasyon tablosu çıkmıyor. Aksine, dünya ekonomisinde genel anlamda bir durgunluk ve deflasyon riski gözlemliyoruz. Böyle bir ortamda altına yatırım yapılmasını beklemek çok gerçekçi olmayacaktır. Küresel ekonomide deflasyon devam ettiği müddetçe altın fiyatlarının da düşmeye devam edeceği varsayılabilir.
Menkul kıymetler ve faiz, altına alternatif birer yatırım aracı olarak, altın fiyatlarıyla ters orantılı bir performans sergiler. Küresel kriz dönemlerinde yatırımcılar menkul kıymetlerini satıp altına yatırım yapma eğilimi gösterirler. 2008 yılında yaşanan global mali krizde bunun somut örneği yaşanmıştı. Bu dönemde dünyanın önde gelen borsaları düşerken altın fiyatları rekor seviyelere yükseldi. ADB borsalarının yeni zirveler yaptığı bu günlerde risk iştahının yüksek olması altın fiyatlarının aleyhine bir durum yaratmakta.
FİYATLAR 800 DOLARA BİLE İNEBİLİR Buraya kadar sıraladığımız etkenlere baktığımızda altının tekrar altın çağına döndürecek geçerli bir neden karşımıza çıkmıyor.2015 yılında piyasaların beklediği gibi eğer FED faiz oranlarını artırmaya başlarsa buda altına olan talebin daha da düşmesine ve fiyatın 1000 dolara hatta 800 dolara kadar inmesinin hayal olmadığını görüyoruz.
Fakat ya işler tersine dönerse?
Genel olarak altına talebin belirsizlik dönemlerinde tavan yapıyor. Böyle dönemlerde altın güvenli bir yatırım aracı ve geçerliliğini yitirmeyecek bir para birimi işlevi görür. Yakın tarihe bakarsak 1990 Körfez Savaşı, 2001 ABD 11 Eylül saldırısı ve 2003 Irak Savaşı belirsizliğin ve gerginliğin arttığı dönemler olmuş ve altın fiyatlarında artışlar yaşanmıştır. Şubat 2014’te başlayan Ukrayna-Rusya krizi altın fiyatları açısından gözlerin bu bölgeye çevrilmesine neden oldu. Bu bölgede olası bir savaş senaryosu altın fiyatlarının artmasına neden olabilir.
Yalnızca sıcak savaş değil, soğuk savaş dönemleri de belirsizliklerin ve gerginliklerin arttığı dönemlerdir. Özellikle son dönemlerde dünyanın önde gelen ekonomilerinin içine girdiği “kur savaşları” global ekonomi açısından bir belirsizlik ortamı oluşturuyor. Euro ve Yen’in günden güne zayıflatılarak Japonya ve Euro Bölgesi’nin dünya ticaretinde üstünlük sağlama çabası içinde olmasına karşın ABD faiz artırım sürecine girip doları daha da güçlendirmesi uluslararası ticaretteki rekabet gücünün zayıflamasına sebep olabilir. Bu durum da ABD den yapılacak ters yönlü bir atak kurlar savasının iyice kızışmasına neden olabilir. Diğer bir taraftan Ukrayna krizi ile başlayan ve petrol fiyatları üzerinden devam eden ekonomik savaşın da alevlenmesi olasılığını göz önünde bulundurursak; altının ons fiyatlarının birkaç yıl içinde daha önceki zirve seyirlerini hatta 2000 dolarların üstünü görme ihtimali hiçte uzak değil. Sonuç olarak bu riskleri göz önüne aldığımızda önümüzde ki yıllarda tekrar yatırımcısının yüzünü güldüreceğe benziyor. (Destek Menkul Değerler Ekonomisti Semra Demircioğlu)
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.