E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasaDolardaki artışın nedenini açıkladı---

Dolardaki artışın nedenini açıkladı

Dolardaki artışın nedenini açıkladı
02 Aralık 2016 - 10:42 borsaningundemi.com

JCR Başkanı Orhan Ökmen, TL'nin değer kaybındaki ana gerekçenin uluslararası gelişmeler ve dış nedenler olmadığını söyledi

JCR Başkanı Orhan Ökmen ekonomi gündemine ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Türkiye'de kamu dengelerinin ve bankacılık sektörünün sağlıklı yapısı ile Türkiye'nin ihraç piyasalarına bağımlılığının düşük olması küresel tahvil piyasalarındaki bozulmalardan kaynaklanacak ani ve sert şoklardan Türkiye ekonomisini korumaktadır" ifadesini kullandı.Ökmen, "TL'nin değer kaybındaki ana gerekçe uluslararası gelişmeler ve dış nedenler değildir" dedi.

Ökmen şunları söyledi:

"Türkiye'de kamu dengelerinin ve bankacılık sektörünün sağlıklı yapısı ile Türkiye'nin ihraç piyasalarına bağımlılığının düşük olması küresel tahvil piyasalarındaki bozulmalardan kaynaklanacak ani ve sert
şoklardan Türkiye ekonomisini korumaktadır. Yukarı yönlü ivmelenen tahvil fazileri, gelişmekte olan ülkelerin varlıklarına yönelik talebi ve akabinde de likidite seviyesini zayıflatmakta, faiz seviyelerini daha da sert bir şekilde yukarı ivmelemekte ve fonlama koşulları giderek zorlaşmaktadır. Türkiye'de kamu dengelerinin ve bankacılık yapısının sağlıklı yapısı ve Türkiye'nin ihraç piyasalarına bağımlılığının düşük olması küresel tahvil piyasalarındaki bozulmaya karşı Türkiye'yi korumakta, ancak maliyet artışlarının negatif etkileri elbette Türkiye finansal piyasalarını yakından ilgilendirmektedir.
Türk bankacılık sisteminin fon sağladığı piyasaları giderek çeşitlendirerek İngiltere, Euro Bölgesi, ABD gibi piyasaların dışına daha fazla yönelmesi, küresel piyasalardaki bozulmanın Türkiye ekonomisi üzerinde yaratacağı olası negatif etkileri yumuşatmakta ve türk ekonomisinin uluslararası entegrasyon ölçeğini artırmaktadır. Türk Bankacılık sektörünün faiz riski ve kur riski gibi piyasa riskleri ile likidite riskleri karşısındaki mevcut dayanıklı yapısının bozulmadan devam ettirilmesi, yapısal reformların
sürdürülmesine bağlıdır.
Problemli krediler hala makul düzeylerde olsa bile ekonomik faaliyetteki yavaşlamaya bağlı olarak yukarı yönlü eğilimi devam edecektir. Kredi vadelerinin uzun olması nedeniyle, TL nin hızlı değer kaybının döviz kredileri üzerinde yarattığı/yaratacağı ve henüz ortaya çıkmamış olan ödeyememe riski bankacılığın yakın vadededki varlık kalitesi için oldukça önemli bir risk olasılığıdır. Özel kesimin reel sektör firmalarının net döviz açık pozisyonu, TCMB'nın rezervlerinin telafi gücünün ve Türkiye'nin döviz kazanma kapasitesinin dışına taşmış durumda olması ve hala artış eğilimini sürdürüyor olması Türkiye ekonomisinin kırılganlığını olağanüstü artırmaktadır.
Kur zararlarının reel sektör üzerinde yarattığı bilanço riskinin sektörler arası likidite riskine dönüşmesi sürecinin başlangıcı aşamasına gelinmiştir. TL'nin değer kaybının 2016 ikinci yarısından
itibaren reel sektör üzerinde yarattığı bilanço riski nerdeyse likidite riskine dönüşme sürecine girmek üzeredir. Reel sektörde başlayacak olan likidite riski ise 2017 yılı için Bankacılık sektörünün aktif kalitesini aşındıracaktır.
Merkez Bankası'nın faiz artışına gitmiş olması, bozulmuş olan araç bağımsızlığının tamiri için anlamlı bir başlangıçtır. Merkez bankasının en son yaptığı faiz artışı, kur artışlarını önleyemeyecek kadar küçük seviyeli olmakla birlikte, felsefi ve ideolojik olarak faiz karşıtı bir duruş sergileyen siyasi yapıya rağmen, TCMB'nin faiz artışına gitmiş olması, bozulmuş olan araç bağımsızlığının tamiri için yetersiz ancak anlamlı bir başlangıçtır. Kur artışını durdurmanın yanında, ülkeler arasında daha da artacak olan faiz farkını kapatmak için ilerleyen dönemlerde Merkez Bankası'nın daha fazla faiz artışı yapması kaçınılmazdır. ABD seçim sonrasında genişlemeci maliye politikalarının öne çıkacağı algısı enflasyon beklentilerini ve tahvil faizlerini yukarı yönlü ivmelemektedir. Türkiye faizdeki yukarı yönlü bu ivmeye karşı direnmemelidir.
ABD seçim sonuçlarının ekonomi politikalarının yönü ve içeriği üzerinde yarattğı belirsizlik kapsamında gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algısının değişmesi ve Fed faiz artırımı beklentilerinin
etkileri de sermaye çıkışlarının ve TL'nin kırılganlık şiddetini yükseltmekle beraber, TL'nin değer kaybındaki ana gerekçe uluslararası gelişmeler ve dış nedenler değildir. Tamamen darbe girişimi sonrasında oluşturulan iç siyaset yapısına ve OHAL uygulamalarına ilişkin unsurlar TL'nin değer kaybının ana sebepleridir. Yüksek politik tansiyonun süreklileşecek olması halinde, TL nin
değer kaybı, politika kaynaklı muhtemel bir makro ekonomik krizin ana unsuru olacaktır. Türkiye'nin üretim gücünü topyekun olarak koruması, finansal piyasaların aktarım mekanizmalarının fonksiyonel sağlığının ve kamunun mali dengelerinin optimal seviyesinin gelişmiş ülkelerin bir çoğundan çok daha iyi durumda olması, dış şoklara karşı Türkiye ekonomisine hala güç vermekle birlikte, politik tansiyonun mevcut seviyesi en kısa süre içerisinde düşürülemez ise, süreklileşecek olan TL nin değer kaybı, politika kaynaklı muhtemel bir makro ekonomik krizin ana unsuru olacaktır. İç siyaset kurgusunda ve iç siyaset uygulamalarında herhangi bir değişiklik yapılmadığı ve aynı istikamette devam ettirildiği takdirde, süreklileşecek olan TL'nin değer kaybı, yaşanılması kaçınılmaz olan bir makro krizin ana unsuru
haline gelecek ve dış şokları dengeleyen ekonominin kendi stabilizatörlerine kalıcı zarar verecektir.
TL'nin değer kayıplarının telafisi için sözleşmelerin politik yönlendirmelerle topyekun olarak yerel paraya çevrilmesine ilişkin açıklamalar TL'nin konvertibilite algısına zarar vermektedir. Türkiye'nin istikrar çıpalarından ve piyasa ekonomisinin güvencelerinden en önemlisi olarak algılanan AB pusulasının değişmesi, uluslararası direkt yatırımların Türkiye tercihini net olarak sıfırlayacaktır. Hukukun üstün olmadığı, çağdaş medeniyetler için referans değerler üretmeyi başaramamış ve insani değerleri öncelikli
temel ilkeleri arasında kabul etmemiş olan ülkelerin örgütlendiği ve sadece ekonomik-güvenlik amaçlı diğer organizasyonların hiç birisi Türkiye için AB'nin alternatifi değildir. AB Çıpasının değiştirilmesi izlenimi verecek şekilde siyaseten yürütülen açıklamalar uluslararası yatırımcıları ciddi ölçüde tedirgin
etmekte ve negatif algılarını artırmaktadır. Türkiye- AB ilişkilerinin tek taraflı olarak taktiksel ve pazarlıkçı bir tartışma alanına çekilmesi Türkiye'ye hiçbir yarar sağlamayacaktır. Türkiye açısından küreselleşme karşıtlığı riskinden kurtulmanın yolu, gerginleşen AB ilişkilerine rağmen yine de AB standartlarına uyum gücünün yükseltilmesi ile olacaktır: Gelişmekte olan ülkelerin ve dolayısyla Türkiye 'nin referans aldığı AB standartlarına uyum seviyesine yükselterek ve hukukun egemenliğini artırarak, ortaya çıkan
bu küreselleşme karşıtlığı riskinin sebep olacağı ulusal-bölgesel ve global tahribatları azaltmaları gerekir.
Büyük ölçekli kamusal taahhüt projelerine finansman sağlanması için Hazine tarafından yabancı para üzerinden verilen garantiler ve kullanıma dayalı verilen güvenceler, TL'nin değer kaybı nedeniyle
bütçe üzerinde baskı oluşturabilecektir. İhale edilen ve tamamlanan köprü, havalimanı, otoyol gibi projelerin kreditörlerine, kullanıma dayalı olarak verilen güvencelere ek olarak Hazine tarafından
müteahhit firmanın yükümlülüklerini yerine getirememesi durumunda borcun kamu tarafından üstlenileceğine dair verilen Hazine garantileri, olası bir güçlük halinde ya da proje kullanımının garanti
bedeli altında kalması ve kamu tarafından tamamlanması zorunluğu doğurması halinde bütçeye yansıyacak ve önemli baskı yaratabilecektir. Zayıflayan iç talebin kamu harcamalarıyla telafi edilmeye
çalışılması bütçe üzerinde ilave baskı oluşturmaya başlamıştır. Artan ve yüksek düzeyini koruyan işsizlik rakamları ve hane halkının yükümlülük seviyesi, büyümenin iç tüketim dinamikleri ile desteklenme gücünü sınırlamakta, kamu harcamalarının artırılmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bütçe disiplininin korunmasına özen gösterilmesin karşın, harcamaların yükselmesi ve artan hazine borçlanma maliyeti izleyen dönemlerde ilave kırılganlıklara neden olabilecektir. "

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (4)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • talip uçar02 Aralık 2016 17:36

    Siyasetçiler talimatla merkez bankasına faiz indirtti. Sonra, sıkışınca yarım puan artırdı.Ama göle atılan taş kurbağayı ürkütmeye yetmedi.Bundan sonrası hüsran.

  • Kerim02 Aralık 2016 16:22

    Bunları söyleyenler hemen,kime hizmet ediyorlar,vatan hainleri gibi abuk suçlamalara maruz kalıyorlar.Ben de geldiğimiz durumda bizi yönetenlerin kime hizmet ettiklerini çok merak ediyorum.Hakikaten kime hizmet ediyorlar da bu ülkeyi bu hale getiriyorlar

  • köleliğedevamdiyosun02 Aralık 2016 12:06

    AB'ye uyun, OHAL ı kaldırın, başkanlık sistemini unutun, yerel ve global ticarette TL kullanmayın, Faiz artırın demiş özetle. Başka bir şey daha istermisiniz Sam amca. Kime hizmet ettiğini bulmak zor olmasa gerek...

  • keklik02 Aralık 2016 11:22

    böyle bir dönemde doğruları acı da olsa söylemek önemli. dilsiz şeytan olmamak lazım