E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaEmtia ve Döviz PiyasalarıDolar nereye gidiyor?---

Dolar nereye gidiyor?

Dolar nereye gidiyor?
07 Aralık 2016 - 14:33 borsaningundemi.com

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Burak Saltoğlu, “Kurun bundan sonra nasıl hareket edeceğini küresel ve yerel dinamikler belirleyecek” dedi.

Türk mali piyasalarındaki tahmini belki en zor varlık olan Dolar/TL geçen ay tarihi bir zirve olan 3,35-3,40 bandına kadar çıktı. Kısa bir süre içinde gerçekleşen bu dalgalanmanın birçok yan etkisi bulunuyor. Kurun bundan sonra nasıl hareket edeceğini küresel ve yerel dinamikler belirleyecek. Küresel pencereden baktığımızda karşımıza ilk olarak ABD’nin yeni başkanı Donald Trump çıkıyor.

ABD başkanlık seçiminin yarattığı belirsizlik tüm piyasalarda ciddi bir oynaklık yarattı. Trump’ın uygulayacağı büyüme destekleyici mali politikaların ve vergi indirimlerinin enflasyon yaratabileceği kaygısı bir anda küresel piyasalarda farklı senaryoları devreye soktu.

Artan büyümenin ve enflasyonun uzun vade faizlerine yansıyacağı beklentileri ABD faizlerinin artışına yol açınca gelişen piyasa para birimleri ve varlıklarından ciddi bir çıkış başladı. Bunun yanı sıra dış ticarette ABD’nin Çin, Meksika ve AB’ye karşı daha korumacı bir politika uygulayacağı beklentisi de küresel riskleri artırdı. Böylece Çin gibi ülkeler ABD tahvil satışına yöneldi ve uzun vadeli ABD faizleri yükseldi. Bütün bu gelişmelerin yanında bir de Fed’in aralık toplantısında faiz artışı yapma olasılığı yüzde 90’a çıktı. Bu süreçte gelişen ülke pariteleri büyük değer kayıplarıyla karşılaştı.

Dolar neden artıyor?

Türkiye bütün bu gelişmelerden önemli ölçüde etkilenen ülkelerin başında geliyor. Dolar/TL’deki ha-reketin dışsal ‘sağlam’ nedenleri var. Ancak bize özgü etkileri de anlamakta fayda var. Öncelikle Türkiye’nin Ortadoğu’da askeri operasyon içinde olması ekonomi açısından bir belirsizlik yaratıyor. Moody’s tarafından indirilen kredi notumuzun Fitch tarafından da izlenecek olması olasılığı kuru kırılgan yapan bir diğer etken. AB ile katılım görüşmelerinin sona ermesi riski de yabancı yatırımcı açısından olumsuz algılanıyor. Büyüme tarafında ivme kaybediyor olmamız ve bunu telafi edebilmek için bütçe açığını biraz daha artırma zorunluğumuz enflasyon üzerinde baskı yaratıyor. Tüm bu unsurlar böyle bir ekonomik konjonktürde ister istemez lirayı kırılganlaştırıyor ve benzer ekonomilerden kısmen de olsa olumsuz ayrıştırıyor.

Artış önlenebilir mi?

Kur artışına hem orta-uzun vadeli temelleri hem de kısa vadeli sermaye hareketleri çerçevesinde bakmak gerekiyor. Temeller üzerinden bakarsak küresel şartlar ve politik risk liranın aleyhinde işliyor. Aralıkta Fed’in alacağı aksiyon ve Fed yöneticilerinin ‘uzun vadeli ABD faizlerinin hala düşük olduğu’ söylemleri lirayı yine baskı altında tutuyor. Bu kadar çok belirsizlik arasında politik anlamda görünen tek umut, Türkiye’nin Suriye konusunda Trump ile değişebilecek yeni ABD stratejisi ile daha uyumlu olma olasılığı. En azından eski yönetime oranla anlaşma sinyali kesinlikle çok olumlu olabilir. Bu da aralık-ocak gibi üst düzey görüşmelerden çıkabilecek mesajlara bağlı. Bunun dışında kur artışını durdurmak için yapısal önlemler almak ve yeni bir büyüme hikayesi oluşturmak gerekiyor. Ancak politik gündem çok yoğun. Bu dönemde uzun vadeli planlama ve ‘hikaye’ yaratmak pek kolay değil.

Olumsuz etkiler

Kur artışının birçok kanal üzerinden olumsuz etkisi bulunuyor. Geçmişe oranla iki dezavantajımız mevcut. İlki özel sektörün daha borçlu olması. Diğer bir sorun ise dünya ihracat pazarlarının eskisine göre çok kapalı olması. Bugün ‘ucuz TL’ 1994 ve 2001’de olduğu gibi ihracatı artırmada etkili olmuyor. Çünkü tüm ülkeler ihracatı artırma peşinde. Son olarak kurun yükselmesi enflasyon beklentilerini de artırdığı için TL faizleri üzerinde baskı yaratıyor.

Oynaklık önlenebilir mi?

Kısa vadede sermaye hareketlerini sınırlamanın tek alternatifi piyasalarca TCMB’nin alacağı kararlara bağlı. Kısa vadeli alman tedbirlerin özellik-le kalıcı olması ekonominin temellerini olumsuz etkileyebilir. TCMB’nin 2011’de başlayan ‘faiz koridoru’ uygulaması ani para giriş-çıkışlarındaki kur dalgalanmasını sınırlamada son derece faydalı bir politika aracıydı. Piyasa oyuncularının yarattığı politika belirsizliği nedeni ile eleştirdiği bu mekanizma son dönem risklerini kontrol etme açısından faydalı olabilirdi. Ama gelişmelerin ortaya çıkaracağı dalgaları daha ilerde beklediğimiz için bu tür bir uygulamayı şu an için tercih etmedik. 2017’de özellikle kur artışının yaratacağı enflasyonist baskılarla mücadele için de bu yönteme ihtiyaç duyabiliriz. Tek faizle, kısa vadeli kur hareketleri ile mücadele son derece zor oluyor.

BURAK SALTOĞLU – FORBES TÜRKİYE

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)