Ekonomiyi ‘Biri bizi gözetliyor’ tarzı bir baskı altında sürdürmenin mümkün olmadığını söyleyen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, “Kimse dinlendiğinden de emin değil, dinlenmediğinden de... Bu artık bir paranoya oldu” dedi. Eylem Türk'ün Milliyet'teki röportajında bu paranoyanın ortadan kaldırılması gerektiğini belirten Bahçıvan, “Sanayici olmaktan öteye bireysel haklara kuşku boyutuyla girmek 21. yüzyıl dünyasına maalesef yakışmıyor” diye konuştu. 19 Aralık sonrası yaşanan gelişmelerin iş aleminin kalbine, bir diğer ifadeyle sanayiye olan etkisini ve geleceği Bahçıvan ile konuştuk...
Faiz artışı sanayicinin faaliyetdışı gelirlerini geçmişte olduğu gibi yine artırır mı? Sanayinin faaliyet dışı gelirlerir artışından medet umması sanayinin demek bindiği dalı kesmesi demek. Belki bir avuç sanayi firmasının konjonktürel olarak faiz geliri olacak hiç olmaz demek de doğru değil. Ancak sanayinin gelişmesi bakımından faiz artışının getirmiş olduğu olumsuzluk daha önemli. Resme oradan bakma taraftarıyım. Ancak içine girmiş olduğumuz rahatsız edici durum finansal istikrarın kaybolması.
Faiz artışı sanayinin hem üretim hem yatırım şevkini kıran ve kıracak bir dönemi de önümüze koydu. Bununla beraber Türkiye ekonomisine durgunluk olarak, büyümeden fedekârlık olarak yansıyacak.
17 Aralık’tan sonra yaşanan süreç sanayi çarklarını yavaşlattı mı? Henüz daha rakamlara önemli ölçüde yansımış değil. İhracata dayalı iş kollarında hayat daha az etkilenmiş şekilde devam ediyor. Ancak iç piyasaya dönük iş kollarında marttan sonra olumsuz yansımalarını göreceğiz yönünde endişem var.
Son gelişmelerin ardından, 2014 büyüme ve kur tahminleriniz değişti mi? Türkiye’nin büyüme ivmesinin kaybetmemesi lazım. Özel sektörün dinamizmi bunu aşacaktır ama bu da belli bir yere kadar. 2014 büyümesiyle ilgili yüzde 2’nin üzerini başarı görüyorum. Şu andaki iklimde... Öte yandan Merkez Bankası’nın faiz silahıyla kuru belli bir dengede tutacağını düşünüyorum.
Gündemdeki dinlemeler, tapeler sanayi kesimini nasıl etkiliyor? Sanayicide de ‘dinleniyorum’ tedirginliği var mı? Her bireyin olduğu gibi ekonominin temelinde de özgür olmak var. Kayıtlı ve kurallar içinde bir ekonomi, özgür hareket edebilmeli. Ekonomiyi baskı altında, biri bizi gözetliyor baskısı altında sürdürmeniz mümkün değil.
Türkiye’nin bu kuşkuları gündeminden mutlaka kaldırması gerekiyor. Kimse dinlendiğimden de emin değil, dinlenmediğinden de... Bu artık bir paranoya. Bunun ortadan kaldırılması lazım. Sanayici olmaktan öteye bireysel haklara kuşku boyutuyla girmek 21. yüzyıl dünyasına maalesef yakışmıyor. Türkiye’nin neden ötürü kuşkuları olmuşsa da bunları çözmesi ve psikolojik check-up yaparak ortadan kaldırması gerekiyor.
‘Kutuplaşmanın dışında kalmak zorundayız’ Siyasetteki gerginlik sizce toplumu nasıl etkiliyor? Bireylerin de mümkün olduğu kadar bu yaşananların dışında kalmaya özen göstermesi lazım. Çünkü birarada yaşamak zorundayız. Çünkü Türkiye’nin en büyük zenginliği farklılığı... Siyasilerin oluşturabileceği kutuplaşmanın dışında kalmak zorundayız. Siyasetin endeksi düşer çıkar, seçimler biter ama bizler her zaman birarada yaşamamız gereken bir toplumuz. Bu nedenle süreçleri daha duyarlı, sorumlu ve dikkatli geçirmemiz lazım.
‘İklim yumuşamazsa en iyi yol erken seçim’ Türkiye sizce erken genel seçime gitmeli mi? Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar iklimin çok da yumuşayacağını sanmıyorum. Bu nedenle erken seçim olsa iyi olur diyorum. Türkiye’nin seçim takvimiyle dolu gündemini 2015’e taşımamasını ülkenin geleceği için olumlu olacağını düşünüyorum. Madem 2014‘ü ciddi anlamda tahrip ettik. En azından 2015’e sorunlardan arınmış, gerçek gündemine dönmüş, büyümeyi ön plana almış bir ışıldayan bir Türkiye ile çıkmamızda fayda var. Çünkü bu durum 2015’e de yansırsa kayıp hanesi, tahribat hanesi çok olur.
‘Borç bazen tehdit bazen de sigortadır’ Yabancı sermaye yatırımları bu ortamdan nasıl etkilendi? Türkiye’nin özel sektörünün 270 milyar dolar borcu var. Kamunun borcu yaklaşık 100 milyar dolar..
Borsaya girmiş olan 100 milyar dolara yakın para var. Türkiye’ye muhtelif dönemlerde giren 200 milyar dolarlık kalıcı yabancı sermaye var. Bunları üst üste koyarsak 750-2800 milyar dolarlık bir varlığa tekabül ediyor. Hiçkimse güvenmediği, inanmadığı bir coğrafyaya bu rakamı yatırmaz.
Borç bazen tehdit, bazen de sigortadır. Türkiye’ye verilen bu paraların Türkiye’nin bir taraftan sigortası olduğunu da düşünüyorum. Bugün bu olumsuz koşularda bile yabancıların Türkiye pazarına yönelik değerlendirmeler, yatırım planları yaptığını biliyoruz. Bu nedenle bundan sonra büyümenin kalitesi çok önemli.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.