Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde, "Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2010, 2011 ve 2012 Yıllarına İlişkin Faaliyet ve İşlemlerinin Denetimi" konulu Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporu yayımlandı.
Raporda, günümüzde savunma sanayinde teknolojik ilerlemelerin önemli boyutlara ulaştığı ve bu teknolojik ilerleme sonucu ülkelerin askeri güçlerinin, askeri personel sayısından ziyade sahip olduğu modern silah sistemleri doğrultusunda belirlenir hale geldiğine vurgu yapılarak, "Soğuk Savaş dönemi sonrasında birçok ülkenin savunma harcamalarında düşüş görülmüştür. SIPRI (Stockholm International Peace Research Institute) verilerine göre, 1988-1998 yılları arasında Soğuk Savaşın baş aktörü olan ABD'nin savunma harcamalarında yüzde 32 oranında bir düşüş yaşanmıştır. ABD'nin 1988 yılındaki savunma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 5,7 iken bu oran 1998 yılında yüzde 3,1'e inmiştir" denildi.
Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa'nın da Soğuk Savaş sonrası savunma harcamalarında ciddi bir düşüş gözlendiğine işaret edilen raporda, Birleşik Krallık'ın 1988 yılında 58,2 milyar ABD doları olan savunma harcamasının 1998 yılında 46 milyar ABD dolarına gerilediği kaydedildi. Raporda, Almanya ve Fransa'nın da savunma harcamalarının düştüğü belirtildi.
Raporda, soğuk savaş sonrası birçok ülkenin savunma harcamalarında yaşanan bu düşüşlere rağmen, Türkiye'nin savunma harcamalarında belirtilen dönemlerde herhangi bir azalma görülmediğinin üzerinde durularak, şunlar kaydedildi:
"SIPRI verilerine göre, sabit dolar fiyatlarıyla 1988 yılında 9,47 milyar ABD doları savunma harcaması yapan Türkiye'nin bu harcamaları, 1998 yılında 19,44 milyar ABD dolarına ulaşarak 10 yıllık zaman dilimi içerisinde iki kattan fazla artış gerçekleşmiştir. 1988 yılında savunma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 2,9 iken 1997'de bu oran yüzde 4,1'e çıkmış, 1998 yılında yüzde 3,3, 1999 yılında ise yüzde 4 olarak gerçekleşmiştir.
Öte yandan, 2002 yılından itibaren savunma harcamalarının GSYH'ye oranı azalma trendine girmiştir. Söz konusu oran, 2010 yılında yüzde 2,4, 2011 ve 2012 yıllarında ise yüzde 2,3 olarak gerçekleşmiştir. Yine SIPRI verilerine göre Türkiye, 2012 yılında 17,9 milyar ABD doları ile dünya toplam savunma harcamalarının yüzde 1,03'ünü gerçekleştirmiştir."
Türkiye'nin yıllar boyunca bu kadar yüksek savunma harcaması gerçekleştirmiş olmasına rağmen, savunma sanayinin gelişmişliği açısından halen arzulanan düzeye ulaşamadığı kaydedilen raporda, "Savunma sanayimiz, 2012 yılında 4,8 milyar ABD doları cirosu olan ve bünyesinde 50.000 kişiye istihdam sağlayan bir sektör haline gelmiştir. Sektörün cirosu 2006 yılından bugüne 2,5 kat artmış, sadece 2009 yılında yaşanan küresel mali krizle birlikte ciroda düşüş görülmüştür. Sektörün ihracat performansı da gün geçtikçe artmaktadır. 2008 yılında 784 milyon ABD doları olarak gerçekleşen ihracat tutarı 2009 yılında 832 milyon ABD dolarına, 2010 yılında 853 milyon ABD dolarına, 2011 yılında 1.100 milyon ABD dolarına, 2012 yılında 1.262 milyon ABD dolarına ve nihayet 2013 yılında ise 1.400 milyon ABD dolarına ulaşmıştır" denildi.
Raporda, 2008-2012 yıllarını kapsayan dönemde Türkiye'nin, dünyanın en çok savunma ihracatı yapan 24'üncü, en çok savunma ithalatı yapan 11'inci ülkesi olduğunun altı çizilerek, savunma sanayisinin ulaştığı seviyenin uluslararası rekabet ortamında yeterli olduğunu söylemenin mümkün olmadığına işaret edildi.
Türkiye'de savunma sanayi firmalarının daha çok iç talebi karşılamak için üretim yaptıklarına vurgu yapılan raporda, "Uzun dönemde sektördeki yurt içi talepte daralmalar yaşanacağı ve bu nedenle mutlaka ihracata yönelik bir sanayileşme politikası izlenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Dünya toplam savunma harcamalarındaki değişimler dikkate alındığında, uluslararası pazarların farklı ülkelere kayması sektör oyuncularını güçlü bir rekabetin beklediğini göstermektedir" ifadesine yer verildi.
Yapısal sorunların giderilmesi gerekmekte Raporda, "savunma politikasının dar bir çerçeve içerisinde belirlenmesi"nin savunma sanayinin gelişimini engelleyen temel yapısal sorun olduğunun altı çizilerek, "Başka bir deyişle, son yıllarda kaydedilen demokratik gelişmeler ve kamu yönetimindeki iyileşmelere rağmen, savunma politikasının tayininde; geleneksel bakış açılarının kavrayıcı olmayan ve bütünsellikten yoksun etkileri hala giderilememiştir. Bu ise hem savunma sektörünün organizasyon yapılarından ihtiyaçların belirlenmesi ve tedarikine kadar tüm süreçlerin modernleştirilememesine hem de savunma sanayinin potansiyel gelişim fırsatlarının kavranamamasına yol açmaktadır" değerlendirmesi yapıldı.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.