CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ATO Kongre Merkezi'nde partisinin Seçim Bildirgesi ve Aday Tanıtım Toplantısı'na katıldı.
İşte Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması: Bugün 30 Eylül 2015. Seçimden bu yana 5 ay geçti. 5 ay sonra yeni bir seçim bildirgesi ile karşınızdayız. Bu seçim bildirgesini gençlere adıyoruz. Gençler yarının umududur. Ama gençler bugünün de ortaklarıdır. Baskıya karşı direnen, özgürlüğü savunan gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini. ‘Ali İsmail'lere, ‘Özgecan'lara adıyoruz bu seçim bildirgesini.
Öğrenci, memur, işçi, işsiz, çiftçi… bütün gençlere. Taşeron işçisi olan gençlere, merdiven altı atölyelerde çalışmak zorunda olan gençlere, asgari ücrete mahkûm gençlere, mevsimlik işçi gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini. Soma'da yaşamını yitiren genç maden işçilere adıyoruz bu seçim bildirgesini. Üniversitelerimizde okuyan 6 milyon üniversite öğrencisine adıyoruz bu seçim bildirgesini.
TOMA’lara biber gazlarına karşın polis barikatlarının önünde elinde karanfille bekleyen kitap okuyan yarattığı mizahla bir diktatöre diz çöktüren gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini.
“ÜVEY EVLAT MUAMELESİ ÇEKTİLER” Neden gençler? Büyüklerin kabahatlerinin faturasının gençlere ödetildiği için gençler diyoruz. Ve bugün ülkemizin nüfusunun yarısı gençlerden oluşuyor. En ciddi sorun olarak işsizlik duruyor. 13 yıldır iktidar olanlar gençlerin hangi sorununu çözdüler? Üvey evlat muamelesi çektiler. Gence sen sus senin konuşma hakkın yok dediler. Oysa o babalarından daha iyi yetişmişti. Daha iyi sorguluyordu. O nedenle biz gençleri baş tacı yapacağız. Gençleri bu ülkenin umudu olmanın yanında ortağı yapacağız.
Genç erkeklerde işsizlik oranı yüzde 18,9, genç kadınlarda yüzde 22,6. 6 milyon 62 bin üniversite öğrencilerinden söz ettim. Mevcut yurtlar yüzde 10'nunu bile karşılayamıyor. Yüzde 90'ının nerede barındığını iktidar bile bilmez. Adım bile atmadılar
“BİZ GENÇLERİ BAŞ TACI YAPACAĞIZ” Oysa gençlik, genç potansiyelimiz bu ülkenin en büyük üstünlüğü. 2035'e kadar bu üstünlüğümüz devam edecek. Sonra Türkiye yaşlılar grubuna girecek. Onlar gençleri göz ardı ettiler, biz gençleri baş tacı yapacağız.
“GENÇLERİ OLAĞAN ŞÜPHELİ SIFATINDAN ÇIKARACAĞIZ” Bir süreç başladı. 12 Eylül hukukuyla başladı. Gençler olağan şüpheli olarak görünüyorlar. Bakın gençlerle ilgili maddeye orada da aynısı var. Gençleri olağan şüpheli sıfatından çıkaracağız. Onları olağan şüpheli olarak değil onları olağan yurtsever olarak göreceğiz.
Gençlerden ne bekliyoruz? Beklediğim bir şey var. İster burada, ister sokakta caddede, ister işyerinde olan bütün gençlere sesleniyorum. Görülmeyen gençler var, merdiven altı atölyelerde çalışanlar, çöplerden kağıt toplayanlar var, yeraltında yüzlerce metre çalışan alın teri döken işçiler. Bu gençler var.
“SİYASETİ DİNOZORLARDAN TEMİZLEYİN” Bir gördüğümüz gençler var. Üniversite gençleri. O zaman yapmamız gereken şu. Biz bu gençlerden ne bekliyoruz? Sizlerden istediğim sadece bir şey var. Siyasete ilgi gösterin. Siyaseti dinozorlardan temizleyin. Siyasette aktif olarak yer alın.
Eğer sizler siyasete girerseniz emin olun Türkiye’de bugün yaşananların hiçbiri olmazdı. Ülkeye barışı sizler getirirdiniz.
Yüzde 10 gençlik kotası getirdik. Oran az diyorsanız önümüzde kurultay var. Gelin kurultaya oranı yükseltin ben size destek vereceğim. Siyasete girin aktif unsur olarak öne çıkın diyorum. Biliyorum içinizden şunu söylüyorsunuz. “Su başlarını devlet tutmuş nasıl gireceğiz? Babamız amcamız bize izin vermiyor siyaset yapalım.”
“SİZDEN SADECE SİYASETE GİRMENİZİ İSTİYORUM” Mücadele ruhunuzu kaybetmeyin, kesinlikle başaracaksınız. Peki biz size ne vaat ediyoruz? Sizden sadece siyasete girmenizi istiyorum. Zaman zaman şikayet ediyordunuz, partiye üye olmak istiyoruz ama kabul etmiyorlar. Hiçbir partinin yapmadığını yaptım. Buradan bütün gençlere sesleniyorum. CHP’nin internet sitesine girin internet üzerinden partiye üye olun. Hiçbir engel yok önünüzde siyaset için.
“ANNEYE BABAYA ASLA YÜK OLMAYACAKSINIZ” Biz size ne vaat ediyoruz? En büyük sorun işsizlik miydi, evet. Üniversiteyi bitiren işsiz, liseyi bitiren işsiz. İşsizlik diz boyu. Düşündük taşındık. İşsizlik sadece bugünün değil geleceğin de sorunu ve çözmemiz gerekiyor. O zaman dedik ki iş garantili eğitim yapacağız. Bütün organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liseleri olacak. Anneye babaya asla yük olmayacaksınız. Üçüncü sınıftan itibaren fabrikalarda staj yapacaksınız. Mezun olduğunuz gün işiniz hazır. Bütün anne babalara sesleniyorum. Oğlunuzu meslek lisesine gönderdiniz işsiz. Ama bizim getireceğimiz düzende oğlunuz kızınız asla işsiz olmayacak, asla.
“TAŞERON İŞÇİLERİN TAMAMI KADRO ALACAK” 800 bin taşeron işçi var. Bunların yüzde 80’i genç. İş güvenceleri yok. Ömür boyu asgari ücrete mahkum. Geçen seçim bildirgesinde de söylemiştim. Sözümün kapı gibi arkasındayım. Taşeron işçilerin tamamı kadro alacak. Sendikalı olacak.
“ASGARİ ÜCRET CHP İKTİDARINDA NET 1500 LİRA OLACAK” Yine işçilerin yüzde 80’i asgari ücretle çalışıyor. Şu anda mevcut asgari ücretle çalışanların yüzde 80’i genç. 1054 liraya çalışıyorlar, aldıkları para bu. Söz verdim, sevgili gençler size sözüm söz. Asgari ücret CHP iktidarında net 1500 lira olacak. Bunun yeterli olmadığını ben de biliyorum. Ama bir adım atıyoruz. Mali disiplini bozmadan bu işi çözeceğiz. Herkes rahat yaşayacak, bir nefes alacak. Bin liradan 1500 liraya çıkması rahat nefes almanızı sağlayacak.
“İŞ BULDUKTAN SONRA PARAYI SİZDEN İSTEYECEĞİZ” Burada bitmiyor, daha devamı var. Üniversitede okurken öğrenim için kredi alıyor. Mezun olunca devlet yakasına yapışıyor. Borcunu öde… İyi de işi yok. İcraya veriyor. Sevgili gençler CHP iktidarında iş buluncaya kadar bu borçların tahsili engellenecek. İş bulduktan sonra parayı sizden isteyeceğiz, faizler de silinecek.
“CHP İKTİDARINDA BÜTÜN MEYDANLAR SİZİN OLACAK” Ve sevgili gençler, bir ülkede diktatöre diz çöktüren sevgili gençler sizinle gurur duyuyoruz. CHP iktidarında bütün meydanlar sizin olacak. Meydanlarda özgürce gezeceksiniz. Biber gazı CHP iktidarında olmayacak. Çünkü biz düşünceden korkmuyoruz. Yasaklar, yasaklar da kalkacak. Gençler özgür bir ülkede olmanın havasını teneffüs edecekler.
Az önce söyledim. 6 milyon 62 bin üniversite öğrencimiz var. Sadece yüzde 10’u yurtlarda kalabiliyor. Sadece gençlere değil, çocuklarını üniversiteye gönderen bütün anne babalara söylüyorum. 13 yıldır çözemediler bu sorunu. Sözüm söz 1 yıl içinde hiçbir üniversite öğrencisi benim yurdum yoktur demeyecektir, herkesin yurtta yeri olacaktır. Yurtlar öyle koğuş sistemine göre de değil. birer ikişer kişilik odalar. İnternet erişimi olacak ve dolayısıyla her anne baba benim oğlum kızım güvenli bir ortamda okuyor diyecek.
PASSOLİG VAADİ: SÖZ KALDIRACAĞIM BU BELAYI Ve önemli bir uygulama. Gençler maça gitmek istiyor. Passolig nedeniyle maça gidemiyorlar. Söz kaldıracağım bu belayı. Özgürce maçlara geleceksiniz. Niye getirdiler? Efendim slogan atılıyor da beyefendiler rahatsız oluyorlar. İyi de o sloganlar boşuna atılmıyor ki orada, bir nedeni var. Sormuyor nedenini. Passolig’i kaldıracağız herkes özgürce maça gidebilecek, istediği sloganı da atabilecek.
“YÖK BELASINI KALDIRACAĞIZ” Üniversite öğrencileri, mezun oluyorsunuz, kaymakam, vali oluyorsunuz. Polis oluyorsunuz, doktor oluyorsunuz. Ama üniversitedeyken sizi yönetimin dışında tutuyorlar. Biz YÖK belasını kaldıracağız ve öğrencilere üniversite yönetiminde söz ve karar imkanı sağlayacağız. Sizin söz hakkınız olacak.
Mevsimlik tarım işçileri hepsi sigortasız çalışıyor, tamamının sosyal güvencesini sağlayacağız.
"SON SINIF ÖĞRENCİLERİNE LİSEKART GETİRECEĞİZ" Lisekart. Aile sigortası kapsamında lise öğrencileri, son sınıf öğrencilerine lisekart getireceğiz, tamamını sosyal devlet karşılayacağız.
“İKİNCİ ÖĞRETİM HARÇLARINI KALDIRACAĞIZ” Ve atama bekleyen öğretmenler. İkinci öğrenimde harçlarınız var onları da kaldıracağız. Eğitimi parasız yapacağız. Göreceksiniz gençler için düşündüğümüz her şey aslında ülkenin geleceği için düşündüklerimizdir. Sizin için aldığımız her karar ülkemizin geleceği için alınmış bir karardır.
“BİRİSİ GELİP SİZE, “İNANÇ ÜZERİNDEN SİYASET” YAPARSA BİLİN Kİ…” Ve gençler sakın tuzağa düşmeyin. İster üniversitede, ister meydanda, ister caddede eğer birisi gelip size, “inanç üzerinden siyaset” yaparsa bilin ki o bu ülkeye en büyük ihaneti yapan insandır. Yine birisi gelir “etnik kimlik üzerinden” siyaset yaparsa o kendi ülkesini seven birisi değildir. Ayrıştırıcıdır bölücüdür.
Ve bir başka konu. Yaşam tarzı. Herkesin yaşam tarzına saygılı olacağız. Herkesin inancına saygılı olacağız. Bunları siyasette kullanılan araçlar olmaktan çıkaracağız. Etnik kimlik üzerinden, inanç üzerinden, yaşam tarzı üzerinden siyaset. Bunları kabul etmeyin. Ülkenin dünya kadar sorunu var. Onlara odaklanın. Ama şunu unutmayın, herhangi bir yurttaşımız inancı dolayısıyla ötekileştiriliyorsa onun sorununu çözeceğiz. Etnik kimliğinden ötürü ötekileştiriliyorsa eşit yurttaşlığı savunuyoruz diyeceğiz.
Daha önce bu salonda 19 nisan 2015’te “yaşanacak bir Türkiye” adıyla seçim bildirgemizi açıklamıştık. Bunu açıkladıktan sonra yurtiçi ve yurtdışında ciddi yankıları oldu. CHP’nin ürettiği politikalarının çok önemli olduğu, tutarlılığı pek çok çevre tarafından vurgulandı. Çünkü seçim bildirgesiyle biz, var olan sorunları çözmeye yönelik ciddi öneriler üretmiştik.
“HEMEN HEMEN BÜTÜN SİYASİ PARTİLER ÖRNEK ALDILAR” Bizim seçim bildirgemizi hemen hemen bütün siyasi partiler örnek aldılar. Bunu da alacaklar göreceksiniz. Örnek aldılar diye üzülmüyoruz, tam tersine mutluluk duyuyoruz. Bu şunu gösteriyor demek ki ülkenin sorunlarını en iyi analiz en iyi çözüm üreten parti CHP’dir. Demek ki devlet yönetiminde en iyi kadrolar CHP’de var. İktidar olduğumuzda diyorlar ya CHP’nin kadroları var mı, evet CHP’nin kadroları var. Eğer bu seçim bildirgesini diğer partiler bizi örnek alıyorlarsa, bundan gurur duyuyoruz.
“HER KURUŞUN HESABINI YAPTIK” Ve biz ayrıca sadece üreten değil hakça bölüşen bir stratejiyi de izledik. Bir şey daha politikamızı açıkladık önce “kaynak nerede nerede” diye sordular. Onlar da baktılar ki kaynak var, “en iyisi biz alalım biraz değiştirip bunu uygulamaya koyalım” dediler. Seçim bildirgelerimizin ne kadar büyük bir ciddiyetle hazırlandığını gösteriyor bu. Her kuruşun hesabını yaptık. Uygulanması mümkün olmayan bir projeyi asla gündeme getirmedik.
“KOALİSYON KURULACAKTI KİM ENGEL OLDU?” Şu soru akla gelebilir. Beş ay önce bildirgeyi açıkladık. 7 Haziran’da sandığa gittik. 1 Kasım’da gidiyoruz, neden? Hangi gerekçeyle gidiyoruz? Birinci soru bu. İkinci soru, kim engel oldu buna? Koalisyon kurulacaktı kim engel oldu?
Önce şunu söyleyeyim. Düne kadar hep milli irade milli irade derlerdi. Biz de saygılıyız. Hiçbir zaman sandıktan çıkan oylara saygısızlık etmedik. Halk kimi iktidara taşıdıysa ona saygı gösterdik. Ama demokrasinin gereği olarak varsa bir yanlışları onları gündeme getirdik. Haksızlıkları gündeme getirdik. Bu bizim görevimizdi. Bütün ülkelerde iktidar vardır, ama sadece demokrasilerde muhalefet vardır.
Seçimden çıkan sonuç… Bir, halk diyordu ki ben başkanlık sistemini kabul etmiyorum, tek adam yönetimini de kabul etmiyorum. İkinci sonuç, 13 yıldır tek başına yönetiyorlar Türkiye önemli bir noktaya geldi, ciddi sorunları birikti, oturun kendi aranızda anlaşın ve ülkeyi yönetin. Peki bunu en iyi okuyan parti hangisi?
“OYUNA SAYGI GÖSTERDİK, HEMEN SEÇİM DEMEDİK” Buradan bütün yurttaşlarıma söylüyorum. Sizin oyunuzu yani milli iradeyi, yani sizin hedefinizi en iyi okuyan parti CHP’dir. Oyuna saygı gösterdik, hemen seçim demedik. Ülkenin biriken sorunları var. Bakın bu seçimde sloganımız “Önce Türkiye” biz bir sonraki seçimi düşünmedik hiçbir zaman. Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıya ve bu sorunların önemli bir kısmı bir partinin çözebileceği sorunlar değil. En iyi okuyan biziz, mütevazı değiliz. En iyi okuyan bizsek sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun ve öyle oy kullanın.
Bu süre içinde MYK’nın il başkanlarını, belediye başkanlarını topladık, çıkan sonucu değerlendirdik. Ve yeni bir anlayışla yol almamız gerektiğini düşündük. Madem ki vatandaşımız, “gerginliklerden uzak durun, siz kavga ediyorsunuz zararı biz çekiyoruz” diyorsa, o zaman yeni bir anlayışı egemen kılmamız lazımdı. Bu toplantılardan sonra dedik ki, “evet ülkenin koalisyona ihtiyacı var.” 14 madde halinde koalisyon ilkelerini belirledik ve paylaştık. Dedik ki “bakın bizim ilkelerimiz bunlar. Sizler de koalisyon yanaysanız sizler de belirleyin. Kimin kiminle koalisyon kuracağı değil, hangi ilkelerle kurulacağı önemli.”
“MHP’NİN MALUM NEDENLERİYLE BU GERÇEKLEŞMEDİ” Ve şunu da söyledik: “Bizim gönlümüz, yüzde 60’lık blokun ki 292 milletvekili ediyor, hükümet olmasıdır.” Bunu da paylaştık. Ama siz de biliyorsunuz, vatandaşlarımız da biliyor. MHP’nin malum nedenleriyle bu gerçekleşmedi. Daha sonra görev Sayın Davutoğlu’na verildiğinde, sayın Davutoğlu geldi. Biz bir ilki daha gerçekleştirdik. Dedik ki “14 ilkeden yola çıkıyoruz, 5 temel sorunu var. Bunları çözmemiz lazım. Eğer bunları yapabiliyorsak koalisyonu kuralım.” Kendilerine bütün ayrıntıları anlattık. Öyle 30 -35 gün değil, YAŞ ve bayramın girmesi nedeniyle koalisyon görüşmelerinin süresi 10 gündür.
“KOALİSYON HÜKÜMETİ NEDEN KURULAMADI?” Sonra dediler ki “üç aylık seçim hükümeti kuralım.” Biz bunu kabul etmedik. Milli iradeye duyduğumuz saygı nedeniyle kabul etmedik. O zaman seçim ne olacak? Seçimden sonra aynı tablo çıkarsa bir daha mı uzlaşamayacağız? Bunu gayet açık şekilde ifade ettik. Koalisyon hükümeti neden kurulamadı. Neden kurulamadı? Biliyorsunuz herhalde? Bilmiyor musunuz?
“SARAY’DA OTURAN ZATIN BASKISINI OMUZUNDA SIRTINDA DÜŞÜNCESİNDE HİSSEDİYORSA O KİŞİ LİDER OLAMAZ” Eğer bir siyasi lider, özgür iradeye sahip değilse, eğer bir siyasi lider kendi iradesini bir başka iradeye ipotek ettiyse o lider koalisyon kuramaz ve o ülkeyi yönetemez. Tablo bu.
Saray’da oturan zatın baskısını omuzunda sırtında düşüncesinde hissediyorsa o kişi lider olamaz. Lider vesayeti reddeden kişi demektir. Özgürce karar alan kişi demektir. Arkadaşlarıma söyledim, “görüşmelerde ne soruyorlarsa bütün samimiyetinizle cevap verin.” Ve görüşmelerin tamamını tutanaklara aldık. Çünkü biz zaman zaman bize yöneltilen iftiralardan çok rahatsızdık. Bakın tutanakları aldık kimse bize yönelik eleştiri dile getirmiyor. Varsa eleştiri, bizim söylediklerimiz kamuoyunu rahatsız edecek söylemlerse zaten çoktan paylaşırlardı. Bu nedenle koalisyon gerçekleşmedi.
“MİLLİ İRADEYİ BİR KİŞİNİN DUDAĞINDAN ÇIKAN SÖZ OLARAK KABUL EDİYORLAR” Ülkenin cumhurbaşkanı meydan meydan dolaşıp “400 vekil verin, vermezseniz bu tablo çıkar” dedi. Toplumun önüne acı kan ve gözyaşı şantaj malzemesi olarak konmuştur. Şimdi buradan, bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. CHP olarak biz üstümüze düşen görevleri yerine getirdik, kıl payı kadar saygısızlığımız yoktur. Ama onlar senin iradeni kabul etmediler. Önüne bir şantaj tablosu koydular, ya oy verirsin ya ben hep seçime giderim diye. Çünkü onlar milli iradeyi bir kişinin dudağından çıkan söz olarak kabul ediyorlar. Ben milli iradeyi senin iraden olarak kabul ediyorum.
“EĞER KOALİSYON KURULSAYDI EMEKLİLERİMİZ İLK İKRAMİYELERİNİ ALMIŞ OLACAKLARDI” Eğer koalisyon kurulsaydı. Geçen kurban bayramında emeklilerimiz ilk ikramiyelerini almış olacaklardı. Halka ne söz verdiysek, tamamını kendilerine söyledik. Bunlar bizim olmazsa olmazlarımızdır. Ne veriyoruz emekliye zaten? Asgari ücretliye ne veriyoruz? Bizi işverenlere şikayet ettiler, CHP’ye niye karşı çıkmıyorsunuz diye? Aslında iktidarsız olan bir iktidar, tablo bu.
“NEDİR O BEŞ TEMEL SORUN?” Bir ilki daha başardık. Dedik ki ülkenin beş temel sorununa çözüm üretmemiz gerekiyor. Nedir o beş temel sorun?
Bir, Türkiye’de demokrasinin hukukun üstünlüğü. İki, ekonomi. 13 yılda buraya getirdiler. Üç, dış politika. Dört, eğitim, ve beş toplumsal barışımız yani Kürt sorunu. Şimdi buradan diğer siyasetçilere sormak istiyorum. Bizim dışımızda, Türkiye’nin beş temel sorununu dillendiren başka bir siyasi parti var mı? Herkes bir ucundan tutuyor. Oysa sorunu bileceksiniz. Neden bizim seçim bildirgelerimiz örnek alınıyor? Çünkü bunları yapacak kadroları yok, bilgileri yok, birikimleri yok. Bilgi birikim ve kadro sadece ve sadece CHP’de var.
Hukukun üstünlüğü… Eğer siz 12 Eylül darbe hukukunu değiştirmezseniz hangi demokrasiden söz edeceksiniz? Darbe hukukunu tahkim ederseniz hangi demokrasiden söz edeceksiniz? Yargı bağımsızlığının olmadığı ülkede demokrasiden mi söz edeceğiz? Bir kişi konuştuğu zaman bütün savcıların harekete geçtiği ortamda demokrasiden mi söz edeceksiniz? Lise öğrencilerinin hapse atıldığı ülkede demokrasiden mi söz edeceksiniz?
“YÜZDE 10 SEÇİM BARAJINI KALDIRACAĞIZ” “Ben anayasaya uymuyorum, anayasayı bana uydurun” denilen bir ülkede demokrasiden mi söz edeceksiniz? Yasama yargı ve yürütme organlarının, güçler ayrılığı ilkesini getireceğiz. Yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız, YÖK’e tamamen sona erdireceğiz. Anayasayı değiştireceğiz. Eşit yurttaşlığı getireceğiz. Hiç kimse etnik kimliğinden ötürü ötekiyim diye düşünmeyecek. Siyasi ahlak yasası getireceğiz. Her kuruşun hesabını siyasetçi vermek zorundadır.
“KESİN HESAP KOMİSYONUNU KURACAĞIZ” Ödenen vergiyi vatandaş ödüyor. Gençlerimiz de ödüyor, otobüse binerken vergi ödüyorlar. Vergi ödüyorsam, verginin nerelere harcandığının hesabını vermek zorunda. Kesin hesap komisyonunu kuracağız.
“CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKANDAN GİZLİ ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİ NASIL KULLANACAK?” İki örtülü ödenek kullanan makam var. Biri cumhurbaşkanlığı, biri başbakan. Cumhurbaşkanı, başbakandan gizli örtülü ödeneği nasıl kullanacak? Ne için kullanacak? Aklınız kabul ediyorsa bir sorun yok. Ya böyle bir şey olmaz diyorsanız elinizi vicdanınıza
“TAMAMINI ÇÖP SEPETİNE ATACAĞIZ” Bu garabete beraber son vereceğiz. Can ve mal güvenliğinin olmadığı bir yerde üretim olmaz. Demokrasinin olmadığı bir yerde üretim olmaz. İş adamının elinde vergi sopasıyla üretim olmaz. Makul şüpheyle iş adamını, öğrenciyi, genci içeri atacaksın. Dosyaya gizlilik kararı koyacaksın, avukat savunamayacak. Kaldıracağız bunları. Tamamını çöp sepetine atacağız.
Benim insanım neden üçüncü sınıf demokrasiye layık olsun? Neden bu ülkenin insanları düşüncelerini özgürce dile getirmesinler? Düşünceyi kabul eder etmeyiz, ama mutlaka birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz.
“BU SEÇİMLERDE CHP’YE OY VERMEK ZORUNDASINIZ” Ayrıca eğer Türkiye bölgesinde ve dünyada saygınlık kazanmak istiyorsa birinci sınıf demokrasiyi getirmek zorundadır. Yabancı sermaye Türkiye’den kaçıyor. Neden? Mal güvenliğimiz yok. Hatta bazı Türk işadamları şirketlerinin merkezlerini yabancı ülkeye taşıdılar. Buradan iş dünyasına da sesleniyorum. Bu seçimlerde CHP’ye oy vermek zorundasınız. Üretmek istiyorsanız, çalışmak istiyorsanız, düşüncelerinizi özgürce dile getirmek istiyorsanız oy vermek zorundasınız. Ha vermeseniz ne olur? Bize bir şey olmaz, biz maaşımızı alırız. Nasıl olsa vergiyi sen ödüyorsun, dert senin derdin olacak. O derdi çözmek istiyorsan, demokrasi istiyorsan CHP iktidarında CHP’yi açık yüreklilikle açık net eleştirme özgürlüğüne kavuşmak istiyorsan oyunu CHP’ye vereceksin.
EKONOMİ Bunlar bunu görmüyor, göremiyorlar. Türkiye ekonomisi “orta teknoloji” ve “orta gelir” tuzağına yakalanmış durumdadır. 10 bin Dolar olan kişi başına milli gelir 9 bin dolara düştü. Teknoloji? İleri teknoloji yok. Katma değeri yüksek ürün yok. Üretemiyoruz, çakıldık kaldık. Güven endeksi yerlerde sürünüyor, güvenmiyorlar. Türkiye iyi yönetilmediği için, iki başlı bir yönetim olduğu için Türkiye toparlanamıyor. Toparlamak mı istiyorsun adres belli. Adres CHP.
Bakın size Haziran 2015’ten rakamlar vereyim.
Tüketici kredisi ve Kredi kartı borcu: 396 milyar TL.
Bankalara borcu bulunan vatandaş sayısı: 24 milyon 800 bin. Bunun adı iyi ekonomi mi?
Bankaların takibe aldığı kişi: 2 milyon 600 bin. İcra dairelerinden kaçıyor bunlar, yakalanıp içeri atılmayalım diye.
Son 7 yılda vatandaşların Tüketici kredisi ve kredi kartları için bankalara ödediği faiz: 205milyar TL.
“DOLAR 3 LİRAYI GEÇTİ, KİM İKTİDARDA?” Ne diyorlardı? Sakın ha CHP’ye oy vermeyin, iktidar olursa dolar fırlar. E dolar 3 lirayı geçti, kim iktidarda? CHP’ye oy vermeyin sakın faizler fırlar… E faizler fırladı kim iktidarda? Biz bunları biliyorduk. Kendisi sorun olan bir siyasal iktidar sorunlara çözüm bulamaz.
“EKONOMİDE EN İYİ KADROLAR BİZDE” Vatandaş borç batağında. Kim borç batağından kurtaracak? Bir daha sorayım vatandaşı kim kurtaracak? Buradan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu dolayısıyla sizin omuzlarınıza yüklenen faizlerin en az yüzde 80’ini silme sözü veriyorum. Diyorlar ya nasıl? Şimdi diyemiyorlar. Biz dünya uygulamalarına da baktık, hiç endişe etmeyin. En az yüzde 80 diyorum. Ekonomide en iyi kadrolar bizde. Türkiye’yi krizden çıkaran kadrolar şu an CHP’de.
“EĞER SEN BORCUN DAHİ OLSA HASTANELERDE İNSANCA TEDAVİ OLMAK İSTİYORSAN, OY VERECEĞİN TEK PARTİ VAR CHP” Esnaf kardeşim, o da beni dinlesin. Çalışıyor, emekli oluyor. Emekli maaşıyla geçinemiyor, dükkanda devam edecek. Vay sen misin devam eden, sosyal güvenlik destek primi kesiliyor. Esnaf kardeşim, maaşını tam almak istiyorsan oyunu CHP’ye vereceksin.
Prim borcu olan esnaf… Sağlık hizmeti alamıyor yasak. Böyle bir kanun çıkardılar. Eşine de bakmıyorum diyor. Eğer sen borcun dahi olsa hastanelerde insanca tedavi olmak istiyorsan, oy vereceğin tek parti var CHP.
“CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK BÜROKRATİK DEVRİMİNİ YAPACAĞIZ” Buradan bürokrasi konusunda yapacağımız bir değişiklikten söz ediyorum. Cumhuriyet tarihinin en büyük bürokratik devrimini yapacağız. Bir iş veren düşünün. Yanında çalıştırdığı işçiler için beyannameyi SGK’ya veriyor. Vergiyi gelir idaresine, işçilerin beyanlarını da veriyor. Esnaf da iki ayrı yere veriyor. Niye iki ayrı yere veriyorlar? Milyonlarca kağıt harcanıyor. Milyonlarca harcamalar yapılıyor. Biz bütün gelirleri sadece ve sadece gelir idaresi başkanlığının toplayacağı bir düzenleme yapacağız. En büyük kağıt tasarrufunu gerçekleştirmiş olacağız. Bir yere muhatap olacaklar. Yeminli mali müşavirler, muhasebeciler sizin de eliniz rahatlayacak.
“MAZOTU SADECE DOLARDAKİ ARTIŞ NEDENİYLE 1 LİRA 80 KURUŞTAN VERECEĞİZ” Ve çiftçi kardeşim. Ekonomide biliyorum sorun olduğunu. Mazotu sana 1,5 liradan vereceğimizi söylemiştim. Çiftçi kayıt sistemine göre. Kimin ne kadar ekeceği, ne kadar yakıt kullanacağı belli. Buna göre mazotu sadece dolardaki artış nedeniyle 1 lira 80 kuruştan vereceğiz. Her kuruşu hesaplıyoruz.
Bugüne kadar orman köylüsüyle ilgili hiçbir şey denmedi. Kişi başına gelirin en az olduğu kesimdir orman köylüleri. orman genel müdürlüğü kaçak işçi gibi çalıştırır onları. Bu uygulamaya son vereceğiz, orman genel müdürlüğü seni çalıştıracak, sigortalı yapacak ve sen çalışacaksın ve zamanı geldiğinde emekli olacaksın. San bu hakkı biz vereceğiz.
Bir ülke nasıl güçlü olur? Bir ülkenin gücü üretmesiyle olur. Eğer üretmiyorsanız güçlü Türkiye olmaz. Tüketen hiçbir toplum güçlü olmamıştır. Saygınlık kazanmamıştır.
Birinci soru şu… Türkiye nasıl rekabetçi bir ülke olacak? Üreterek. İki, uluslararası alanda güçlü olması için neyi üretmesi gerekiyor? Katma değeri yüksek ürün üretmesi gerekiyor. Soru üç, katma değeri yüksek ürünü nasıl üreteceğiz? Türkiye’yi bilgi toplumuna taşıyarak öğreteceğiz. Soru, bilgi toplumuna nasıl taşıyacağız? Üniversiteleri bilgi merkezi haline dönüştürerek. Neden YÖK’ü kaldıracağız diyoruz, üniversitelerde her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı her görüşün özgürce dile getirildiği mekanlar haline gelmesi lazım.
Bizim bir projemiz var. KOBİ’lere ve esnafa, sigorta ve prim borcu olmayanlara ödediği vergi ve sigorta primi kadar sıfır faizli kredi açacağız. Alacak, işini büyütecek. Bütün işveren kardeşlerim dinlesinler. Bir tahsilat sorunu kalkacak. İki, kayıt dışı kalkacak. Üç, yatırım artacak. Krediyi alıp ne yapacak, yatırım yapacak. Dört, işsizlik azalacak. Yatırım yapınca işsizlik azalmış olacak. Beş, devlet daha az borçlanacak ve faiz ödemeyecek. Bir taşla üç kuş değil, beş kuş.
“EĞİTİMSİZ BİR TOPLUMUN DEMOKRASİYİ YAKALAMA ŞANSI YOKTUR” Üçüncü sorun alanımız eğitim, milli eğitim. Ne kadar milli onu bilmiyorum. 12 yılda 13 kez eğitim politikaları değişmişse orada millilikte sorun var. Bakın şuradan söylüyorum, hiçbir anne ve baba bu eğitim sisteminden memnun değildir. Bir sefer anne baba çocuğunu hangi okula göndereceğin bilmiyor. Çocukların neyi nasıl okudukları da belli değil. Velilerin isyanlarını zaman zaman görüyoruz. Eğitim aklın özgürleşmesi demektir. Eğitim dünyayı iyi okumak demektir. Eğitim bir ülkenin geleceği demektir. Eğitimsiz bir toplumun demokrasiyi yakalama şansı yoktur.
“ÜÇÜNCÜ SINIF YURTTAŞ KONUMUNA GETİRİLDİ ÖĞRETMENLER” Hele öğretmenler… Üçüncü sınıf yurttaş konumuna getirildi öğretmenler. Toplumun lideri ve önderi olacak öğretmenler. Gençlerimize iyi eğitim vermiyoruz… OECD PİSA sonuçlarına göre bizim çocuklarımız matematik, okuma becerisi ve fen alanlarında en sonlarda.
“ANKARA’DAKİ BEYLER ÖĞLE YEMEĞİ YER, TAŞRADAKİ ÖĞRETMENE YASAK. NİÇİN YASAK?” Taşımalı eğitime son vereceğiz. Nerede öğrenci varsa, öğretmen orada olacak. Tam gün eğitim yapacağız, tam gün. Çocuk öğle yemeğini okulda yiyecek, beslenme çantası değil. Öğretmeniyle beraber oturacaklar, ücretsiz yemeklerini yiyecekler. Sonra okullarına devam edecekler. Ankara’daki beyler öğle yemeği yer, taşradaki öğretmene yasak. Niçin yasak? Çocuklarımızı teslim ettiğimiz kişidir öğretmen. Boşuna demiyoruz, öğretmeni toplumun lideri yapacağız diye.
“HER YIL EN AZ 15 BİN ÜNİVERSİTE BİTİREN ÇOCUĞUMUZU YURTDIŞINA DOKTORAYA GÖTÜRECEĞİZ” YÖK’ü kaldıracağımızı söyledim. O beladan kurtaracağız. Her yıl en az 15 bin üniversite bitiren çocuğumuzu yurtdışına doktoraya götüreceğiz. Bu politikayla beş yıl, sonra Türkiye çok farklı bir noktaya gelecektir. Biz şu hedefi güdüyoruz. Şu anda insani gelişmişlik endeksinde Türkiye 69’ncu sırada, biz yirmi yıl içinde Türkiye’yi ilk yirmiye sokmak istiyoruz. Amaç ne? Türkiye’yi uygar dünyanın parçası haline getirmek.
Okul aile birlikleri. Onlarla da toplantı yaptık. Bir dokunun bin ah işitirsiniz. Yasal statüye kavuşturacağız. Öğretmen ve aile bir arada çocukları yönetecekler. Okulu da beraber yönetecekler.
“İMAM HATİPLERİ AÇAN PARTİ CHP’DİR” Özellikle bir kesimin beklediği, zaman zaman bize suçlama olarak yöneltilen İmam hatipler… Hep bize diyorlar ki, CHP gelecek imam hatibi kapatacak. Hayatımda duyduğum en büyük iftiralardan birisidir. Hiç kimse şunu unutmasın, imam hatipleri açan parti CHP’dir. Orada okuyan çocuklarımız bizim çocuklarımız. O çocukların da öğle yemeklerini okullarında yemesini isteriz, oradaki öğretmenlerin de toplumun lideri olmasını isteriz. Hiçbir okulun bir siyasi partinin arka bahçesine dönmesini kabul edemeyiz. Bizim imam hatipleri kapatma gibi bir düşüncemiz asla ve asla yoktur.
Sayın Davutoğlu geldiğinde de söylemiştim, dış politikanın 180 derece değişmesi gerekir. Biz Cilvegözü’nü unutmadık. Biz Reyhanlı’yı unutmadık. Niğde’yi unutmadık. Biz Suruç’u unutmadık. Tamamı yanlış dış politikanın bedelidir. Bu dış politikanın değişmesi lazım.
“SURİYE POLİTİKASININ YANLIŞLIĞINI ANLATAN BİR MEKTUBU 24 AĞUSTOS 2012’DE DÖNEMİN BAŞBAKANINA GÖNDERDİM” Suriye konusu… İki milyonu aşkın mültecimiz var, onlara bakıyoruz. Suriye’de barışı inşa ettikten sonra, Suriyeli kardeşlerimizi göndereceğiz. Bunu hemen çarpıttılar. Evet göndereceğiz, Suriye’de barışı sağlayacağız. Suriye’de de Ortadoğu’da da barışı sağlayacağız. Yurtta sulh, cihanda sulh. Kural budur. Suriye politikasının yanlışlığını anlatan bir mektubu 24 ağustos 2012’de dönemin başbakanına gönderdim.
“BUGÜN AĞIR AĞIR DÖNÜŞ YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR” Bize dediler ki “hayır biz bildiğimizi okuruz.” Bugün ağır ağır dönüş yapmaya çalışıyorlar. Sanki beylerin gücü yetkisi var da bunu yapacaklar. Şimdi onu kaybettiniz, trenden ayrıldı Türkiye. Kuzey Irak dışında hiçbir yere mal satamıyoruz. Böyle bir dış politika olabilir mi? Herkesle kavgalı bir Türkiye. Herkesin içişine
“ONLARIN İÇİŞLERİNE DOĞRUDAN MÜDAHALEYİ ASLA KABUL ETMİYORUZ” Sana ne Mısır’dan kardeşim sana ne. Biz demokrasiyi savunalım, kim baskı yapıyorsa eleştirelim. Ama onların içişlerine doğrudan müdahaleyi asla kabul etmiyoruz. Doğru değil. sözde biz oyun kurucu olacaktık, hadi buyur git bakayım Ortadoğu’ya. Beş ülkede büyükelçimiz yok. Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Biz gönderiyoruz, onlar almıyorlar. Türkiye’yi bu hale soktular. Ürettiğimiz ürünleri satamıyoruz.
“Yurtta sulh cihanda sulh” Atatürk’ün sözü. Ömrünün büyük kısmı savaş meydanlarında geçmiştir. Savaş ve savaşın getirdiği acımasızlığı en iyi bilen kişi odur. O savaşın yarattığı atmosferi çok iyi bildiği için yurtta barış dünyada barış demiştir. Ama şimdi bu sözcüğün içi bile boşaltılmaya başlandı. Avrupa Birliği, tamamen unuttuk. Yurtdışındaydım, Strazburg ve Brüksel’de yetkililerle görüştük. Bizim taşıdığımız bütün kaygıları onlar da taşıyorlar.
Biz espri için de soruyoruz ya “ne olacak bu memleketin hali” diye, inanın onlar da soruyorlar. Şimdi ağır ağır U dönüşü başladı. AB yetkililerine şunu söyledim, “Türkiye 2 milyon mülteciyi alarak görevini yaptı. Ama siz sesinizi kestiniz, Türkiye’yi sadece alkışladınız. ne zaman ki mülteciler Avrupa kapılarına dayandı, o zaman bağırmaya başladınız. Suriye’de kan akarken siz de ses çıkarmıyordunuz. Şimdi mülteciler geldiler, aman önlem alın.”
Sordular nasıl çözülür? “Önce iç savaş bitecek” dedim, “sonra yıkılan kentlerin tekrar yapılması lazım. Sonra Suriyeliler kendi ülkelerine dönerler” dedim. Ve şu cümleyle bitirdim “mülteci sorunu Türkiye sorunu değil artık Avrupa dünya sorununa dönüşmüştür” neden? Nedeni sizsiniz dedim.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.