E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaMakro Ekonomi''CARİ AÇIKLA YAŞAMAK ZORUNDAYIZ''---

''CARİ AÇIKLA YAŞAMAK ZORUNDAYIZ''

''CARİ AÇIKLA YAŞAMAK ZORUNDAYIZ''
14 Ekim 2010 - 14:33 borsaningundemi.com

Babacan,Türkiye'nin tasarruf açığı olan bir ülke olduğunu, tasarruf fazlasına dönmesinin birden bire çok kolay olmayacağını ifade etti

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, anayasada değişiklik taslağının açıklandığı 22 Mart'tan 12 Ekim'e kadar borsa endeksinin dünyada yüzde 1, gelişmekte olan Avrupa'da yüzde 7, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 11 artarken, Türkiye'de yüzde 44 oranında artış gösterdiğini bildirdi. Babacan, ''Türkiye'de likidite rüzgarı var, ama demek ki Türkiye kendi içinde de farklı şeyler ortaya koymuş. Bunda Anayasa değişikliğinin de piyasalar tarafından olumlu algılaması etkili oldu'' dedi. TRT Haber'de yayımlanan ''İşin Doğrusu'' programında soruları yanıtlayan Babacan, Türkiye'ye son dönemde bakış açısının oldukça değiştiğini, kriz ortamında Türkiye'deki bütçe açığı, faizler, büyüme oranları, işsizlik rakamları ve bankacılık sistemi gibi göstergelerine hayranlık ve gıpta ile baktığını söyledi. Yeni açıklanan Orta Vadeli Programın geçen seneki programdan farklarına değinen Babacan, geçen seneki programın krizden çıkış stratejisini içerdiğini ve tahminlerde ihtiyatlı gidildiğini, kamu açıklarını, basamak basamak düşüren, kamu borç stokununu kontrol altında tutmayı amaçlayan bakış açısı söz konusu olduğunu söyledi. Pek çok ülke harcama artırıcı adımlar atarken, kendilerinin kamuya çeki düzen verdiklerini, özel sektörün alanını genişlettiklerini belirten Babacan ''özel sektörümüzle yatırımla ve özel tüketimle Türkiye ekonomisindeki rekor büyüme oranlarını yakaladık''dedi. Kamu borç stoğuna bakarken, bugünkü seviyenin önemli olduğunu ancak bunun nereye gittiğinin daha önemli olduğunu ifade eden Babacan, piyasaların ileriye doğru borcun nereye gittiğini gösteren borç dinamiğine baktığını söyledi. Krize tedbir olarak sunulan yüksek bütçe açıklarının, bankalardan gelen zararların Hazineler tarafından karşılanmasının ve Merkez Bankalarının para basmalarının gelişmiş ülkelerdeki tabloyu ürkütücü boyutlara getirdiğini anlatan Babacan, bu tür uygulamaların paranın değerini etkilediğini, dünyada güvenilecek para biriminin azaldığını kaydetti. Babacan, ''Türk lirasının değerlenmesinin, Türkiye'nin bu bölgede istikrar adası olarak yükselmesi, dünyada, gelişmiş olan ülkelerde yatırımları Türkiye'ye yönlendiriyor'' diye konuştu. TÜRKİYE'NİN BORSA ENDEKSİNİN DÜNYA İLE KIYASLANMASI Dünyadaki menkul kıymetlere bakıldığında gelişmekte olan ülkelere olan bir fon akışı olduğuna dikkati çeken Babacan, bunun dünyadaki likidite fazlalılığı ile ilişkili olduğunu söyledi. Dünyadaki sermayedarların, para sahiplerinin potansiyeli olan, büyümesi olan, para kazanacağı ülkelere yönlendiğine işaret eden Babacan, şunları kaydettik: ''Biz Anayasa değişiklik taslağını açıkladığımız 22 Mart'tan bu yana dolar ve euro bazında Türk borsa endeksinin, diğer ülkelerle mukayesesini çıkardık. 22 Mart tarihinden bu yana, dolar cinsinden baktığımızda 12 Ekim itibariyle, cinsinden Türkiye'deki borsa endeksi yüzde 44 artmış. Dünya ortalamaları yüzde 1, gelişmekte olan piyasaların borsa endeksi yüzde 11 artmış. Yani, gelişmekte olan Avrupa yüzde 7 artmış, dünya yüzde 1, gelişmekte olan bütün ülkeler yüzde 11, bizde yüzde 44. Türkiye'de likidite rüzgarı var, doğru ama demek ki Türkiye kendi içinde de farklı şeyler ortaya koymuş. Bunda anayasa değişiklik taslağının piyasalar tarafından olumlu algılanması da etkili oldu. İstikrar ortamı, beklentisi çok faydalı oldu. 12 Eylül referandum kabul edilince Türkiye'deki siyasi istikrarın artık gerçekten sağlanması,hatta 2011 seçimleri ile ilgili olası sonuçların da piyasa tarafından değerlendirildiği bir tabloyu beraberinde getiriyor.'' Babacan, Türkiye'nin Orta Vadeli Program ile de bir atak yaptığını ve program ile önümüzdeki 3 yıl boyunca sağlam, tutarlı politikalara devam edeceğine bir bakıma piyasaların güven teyidi olduğunu söyledi. Bakan Babacan bu arada 2011 bütçesini Meclis'e sevk etmek üzere olduklarını belirterek,Bakanların imzalarının tamamlandığını ifade etti. MALİ KURAL Mali kurala ilişkin bir soru üzerine de Babacan, dünyada bir çok ülkenin çok kısa vadeli işi çevirmeye çalıştıklarını ve kısa vadeli politikalar açıkladığını ve bunun güven sıkıntısını beraberinde getirdiğini ifade etti. Orta Vadeli Programın, Türkiye'yi ayrıştıran, farklılaştıran, çok daha olumlu sonuçlar almasını sağlayan bir unsur olduğunu vurgulayan Babacan, ''Mali kural ilk 3 yıla bir şey getirmiyor. Mali kural şu anda bir kenarda bekliyor o konuda kısa vadeli bir adım beklememek lazım. Yeni orta vadeli program ise geçen senekinin devamı niteliğinde. Pek çok ülkede ertesi yıl ne yapacağını henüz açıklayamadığı, bocaladığı ya da bir yıldan ötesinde bir şey söyleyemediği dönemde, bizim üç yıllık perspektif koymamız piyasalar için önemli bir öngörü'' diye konuştu. YENİDEN YAPILANDIRMA Vergi, prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin bir soru üzerine de bu çalışmayı 2009 yılının kriz yılı olduğu gerçeğinden hareket ederek hazırladıklarını söyledi. Krizde, ekonomi daralırken, bazı esnaf, tüccarın, KOBİ'lerin, büyük firmaların ve vatandaşların ödeme güçlükleri yaşadığını anlatan Babacan, vatandaş ile kamu arasındaki borç alacak ilişkisini kolaylaştırıcı bir çerçeve üzerinde çalıştıklarını kaydetti. Düzenlemenin kurumlar, gelirler, katma değer vergisi, belediyelerin vergi alacakları gibi bir çok vergiyi içerdiğine işaret eden Babacan, şöyle konuştu: ''SSK primleri, gümrük vergileri var, TEDAŞ'a elektrik borçları... Vatandaşlarımızın bütün bu borçlarını tek bir çerçevede ele alıp yeniden yapılandırmakla ilgili mekanizma üstünde çalışıyoruz. Af niteliği taşıyan uygulama yapmak istemiyoruz çünkü bu borcunu gününde ödeyenler arasında ciddi bir adaletsizlik meydana getirir. Ana parayı mutlaka muhafaza etmeliyiz. Birikmiş, ödenmemiş, kağıt üzerinde şişmiş borçların ana parasına dönük, o ana parayı daha makul bir güncellemeyle getirip, ki bu muhtemelen enflasyon oranında olacak, o oranda bu güne getirip, ondan bundan sonra peşin ödeyecekse peşin, taksitle ödeyecekse belli formüller kullanıp 12 ay 24 ay 36 ay hatta bazı durumlarda 36 aydan fazla ödeme kolaylığı sağlayacağız'' Bu düzenleme ile vatandaşları rahatlatmayı amaçladıklarını belirten Babacan, buradan tahsil edilecek rakamı ise ne 2010 gerçekleşme tahminine ne de 2011 bütçesine yazmadıklarını, bundan ne gelirse ilave olacağını söyledi. İHRACATÇILARIN KUR SIKINTISI Dolardaki düşüşten dolayı ihracatçıların sıkıntısının hatırlatılması üzerine de Babacan, Türkiye'de dalgalı kur rejiminin uygulandığını belirterek, bunun Türkiye'yi şoka karşı koruyan son derece önemli bir mekanizma olduğunu söyledi. ''Bundan taviz verilmesi, kur rejimimizin ana çerçevesini değiştirmemiz söz konusu değil'' diyen Babacan, şöyle devam etti: ''Kim derse ki; (ben kura garanti getiriyorum, kur şunun aşağısına inmez, bundan da yukarı çıkmaz), bilin ki; o Türkiye'yi sonu felaket olan sonu uçurum olan bir yola sokmuştur. Böyle bir şey bizim dönemimizde olmaz. Türk lirasının değerlenmesi, ihracatçılar üzerinde baskı oluşturuyor. Döviz cinsinden girdiler; ki enerjinin o şekildedir, hammadde o şekildedir; döviz cinsinden girdisi olan maliyet yapısında dövizin ağırlıklı olduğu kuruluşlarımızın ihracatında kur çok da sıkıntı kaynağı olmayabilir. Ama özellikle işçiliğin yüksek olduğu sektörlerde kur sıkıntısı daha çok oluyor. Parası tek değerlenen ülke biz değiliz. (Türkiye riskli politikalar uygulasın, istikrarı tehlikeyi atsın, Türk Merkez Bankası tehlikeli işler yapsın, yeter ki; Türk Lirası düşsün kur yükselsin) ben bu yaklaşıma karşıyım.'' Türkiye'de önceliğin istikrar olması gerektiğini, önce finansal istikrarı, makro ekonomik istikrarı sağlam tutmak gerektiğini vurgulayan Babacan, istikrarı sağlam tutmak kaydıyla ne yapılacağına bakmak gerektiğini söyledi. Babacan, ''Önceliğimiz istikrar önceliğimiz kur değil. Önce istikrar ama istikrara zarar vermeden ne yapılabilir orada bir çalışma alanı var'' dedi. Çin, Hindistan gibi ülkelerdeki ucuz işçilik maliyetlerinin hatırlatılması üzerine de, Türkiye'de refah artarken, kişi başına milli gelir artarken, işçilik maliyetlerinin artmasının kaçınılmaz bir sonuç olduğunu ifade etti. Çin, Hindistan gibi aylık 100 dolarla işçinin çalıştırdığı ülkelerle, Türkiye'yi rekabete zorlamamak gerektiğini belirten Babacan, Türkiye'nin kendine yeni alanlar çizerek, rekabet üstünlüğü sağlayacak alanlar oluşturması gerektiğini kaydetti. ''CARİ AÇIKLA YAŞAMAK ZORUNDAYIZ'' Babacan, cari açık konusuna ilişkin olarak Türkiye'nin tasarruf açığı olan bir ülke olduğunu, tasarruf fazlasına dönmesinin birden bire çok kolay olmayacağını ifade etti. Bu dönemde cari açığın da kaçınılmaz bir sonuç olduğuna işaret eden Babacan, önemli olanın güveni sağlamak ve korumak olduğunu belirtti. Türkiye'nin enerji ithal eden, enerjide dışa bağımlı bir ülke olduğuna işaret eden Babacan, ''Petrolü arayacağız, nükleer santrali yapacağız, daha çok katma değer üreten sektörlere ağırlık vereceğiz bunların hepsi doğru ama bu bizim önümüzdeki bir kaç yılın cari açık sorununa çare değil. Dolayısıyla biz bu cari açıkla yaşamak zorundayız. Eğer büyümek istiyorsak, Türkiye'de refah artsın istiyorsak ve bunu da finanse etmek zorundayız. Finansmanı da güveni koruyarak sağlamak lazım'' diye konuştu.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)