Yılın ilk 6 ayında Aksigorta borsadaki performansı ile yatırımcısının yüzünü güldürdü. Aksigorta, ilk yarıda yüzde 43,75'lik getiri ile sigorta şirketleri içinde en yüksek performansa sahip olurken, bu şirketi yüzde 20,44'lük kazançla Aviva Sigorta, yüzde 16,43'lük artışla da Ray Sigorta izledi. Bu arada sigorta endeksi ise yüzde 3,42'lik düşüş yaşadı. Aksigorta'daki bu performansı değerlendiren borsacılar, 2010 senesine yapısal değişiklikle giren ve bunun neticesinde şirket evliliğine imza atma ihtimali yükselen Aksigorta'nın, sene başından beri performansı en iyi olan sigorta hissesi olduğuna değinerek, Hatırlanacağı üzere, uzunca süreden beri konuşulan, Aksigorta'nın elinde bulunan Akbank ve AvivaSa hisselerinin, Aksigorta'nın ana ortağı Sabancı Holding'e aktarımı; bunun karşılığında da Aksigorta azınlık hissedarlarına Sabancı Holding hissesi verilmesi olarak özetlenecek kısmı bölünme (spin-off) işlemi 2010'un başında tamamlanmıştı. Bu transfer sonrası, bilançosu daha yalın hale gelen Aksigorta için şirket evliliği beklentisi hisseye olan ilgiyi arttırdı. Sabancı Holding üst yönetiminden de benzer yönde yapılan yorumlar bu hareketi güçlendirdi. Türk sigorta sektöründe geçmişte gerçekleşen şirket satın alma ve evlilik işlemlerinde ortaya çıkan çarpanların, piyasada işlem gören çarpanlara nazaran oldukça yüksek ve cazip gerçekleşmiş olması, sigorta şirketlerinin bu tarz bir işleme imza atacağı beklentisinin doğduğu zamanlarda hisse fiyatına olumlu olarak yansımaktadır. Aksigorta'nın sene başından beri en iyi performansı gösteren sigorta hissesi olmasının altında da temel olarak bu beklenti yatmaktadır diye konuştular. Sektörel yapısal sorunlar finansallara olumsuz yansıyacak Öte yandan, diğer başlıca halka açık sigorta şirketleri arasında yer alan Anadolu Sigorta, Anadolu Hayat ve Yapı Kredi Sigorta'da ise tablonun pek iç açıcı olmadığına dikkat çeken sektör uzmanları, bu hisselerin sene başı değerlerine göre gerileme sergilediklerini ve üçünün de endeksin altında performans göstertiğine belirterek, "Bunun temelinde ise Türk sigorta sektörünün yapısal problemlerinin şirket finansallarına yansıyacağı yönündeki beklentiler ve bu beklentilerin ilk çeyrek bilançolarında büyük oranda gözlemlenmesidir" dediler. "Bilindiği üzere, ülkemiz sigorta sektörü büyük bir potansiyeli ihtiva etmektedir. Kişi başına düşen prim üretimi ve toplam prim üretiminin GSYIH'den aldığı pay gibi temel göstergeler açısından, dünya sıralamasında, ekonomik büyüklüğüyle mütenasip olmayacak biçimde alt sıralarda yer alması ülkemizin söz konusu potansiyelinin işaretleri olarak ele alınmaktadır" diyen uzmanlar, yabancı sigorta şirketlerinin yüksek primler ödeyerek ülkemizde şirket almasının altında da bu potansiyele olan inanç yattığını, ancak, her ne kadar uzun vadeli bakıldığında heyecan verici gözükse de, sektörün yapısal problemlerinin kısa vadede sigorta şirketlerine bakışı olumsuz şekillendirdiğini dile getirdi. Faizlerdeki düşüş, sorunları su üzerine çıkardı Uzmanlar, sektör prim üretiminin trafik sigortalarına olan bağımlılığı, artan rekabetin fiyatlar üzerinde oluşturduğu baskının zaten yüksek olan teknik zararı daha da büyütmesi, müşteri kapma yarışının sigorta pastasını istenildiği kadar büyütmektense, mevcut müşteriler üzerinden yapılması, kaza tespit tutanağı uygulamasının yanlış kullanımlara alet edinmesinin (otoparklarda gerçekleşen kazaların artması) getirdiği ek yükümlülükler gibi sorunların yatırımcıların kafasında endişe kaynağı yarattığını söylediler. Uzmanlar, konuya yönelik şunları söylediler: "Bu problemler uzunca süreden beri varolurken, 2010 senesinde daha bir göze batmasının nedeni ise, düşük faiz ortamıdır. Geçmiş senelerde, topladıkları primleri, hazinenin yüksek borçlanma ihtiyacı nedeniyle yüksek faiz ortamında değerlendiren ve bu sayede teknik zararlarını dönem dönem misliyle karşılama şansı bulan sigorta şirketlerinin, Merkez Bankasının gösterge faizleri tek haneli rakamlara indirdiği bir ortamda nasıl performans göstereceği ve teknik zararları karşılama noktasında sıkıntı yaşayıp yaşamayacağı problemi ortaya çıkmıştır. Azalan yatırım gelirleri, ilk çeyrek bilançolarında gözlemlenen en önemli hususlardan biriydi ve bu endişeleri kısmen haklı çıkardı. Sözün özü, mevcut piyasa koşullarında, şirket evliliği veya satın alması gibi özellik arzeden bir durumu olmadığı müddetçe, sigorta hisselerine olan talebin zayıf seyrettiği ifade edilebilir. Öte yandan, şirketlerin değerlemelerinin mevcut gerilemeler sonrası alım fırsatı doğurduğu ve cazip değerlerden işlem gördüğü de orta ve uzun vadeli yatırımcılar tarafından gözardı edilmemelidir." Jülide YİĞİTTÜRK GÜRDAMAR/ DÜNYA
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.