E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaKulisBorsa İstanbul'un sahibi kim olacak?---

Borsa İstanbul'un sahibi kim olacak?

Borsa İstanbul'un sahibi kim olacak?
20 Eylül 2012 - 09:58 borsaningundemi.com

Borsagundem.com'un aylar önce gündeme taşıdığı konu son dönemde gazete sayfalarında tartışılmaya başlandı

Yeni Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde şirketleşmesi öngörülen İstanbul menkul Kıymetler Borsası'nın (İMKB) sahibi kim olacak tartışmaları başladı. Borsagundem.com bu konuyu aylar önce gündeme taşımıştı. İMKB Yönetim Kurulu'nda da gündeme gelen konuyla ilgili şu iddia borsagundem.com sayfalarında yer almıştı: "Aracı kurum temsilcilerin AŞ'ye dönüşecek şirkette aracı kurumların payı ne olacak sorusuna Başkan İbrahim Turhan, lütfen çift haneli rakamları konuşmayalım yanıtını vermiş." Habertürk yazarı İbrahim Haselçin de son dönemde bu konuya sıkça yer vermeye başladı. Haselçin, "Kesin olan husus, borsanın mülkiyetinin devlete ait olmadığıdır. Devlete ait olmadığına göre önümüzde iki ihtimal kalıyor. Bir, borsanın mülkiyeti kimseye ait değildir, iki borsanın mülkiyeti üyeleri olan banka ve aracı kurumlara aittir." diye yazarak tartışmayı alevlendirdi.
Eski SPK Başkanı Ali İhsan Karacan da borsanın şirketleşmesi konusunda yazdığı birden fazla yazıda borsanın mülkiyetinin üyeleri olan banka ve aracı kurumlara değil, bizzat kendisine ait olduğu görüşünü savunmuştu. 
Bazı yargı kararlarına da yansıyan bu görüşe göre, halka açık şirketin sahibi, onun hisse sahipleri değildir. Haselçin'in bu konudaki görüşü ise şöyle: "Hisse sahibi ile şirket arasında bir ortaklık sözleşmesi vardır ama bu sözleşmesel ilişki şirkete sahip olunduğunu göstermez. Bir halka açık şirketin çok sayıda sözleşmesel ilişkisi vardır ve şirketle ilgili çok sayıda kesim vardır. Bir halka açık şirketin sahibi kendisidir.
Bu analizi İMKB'ye uyguladığımızda benzer bir tablo görmek mümkün. Bugüne kadar ne devlet ne de üyeleri İMKB'nin sahibi olamadılar, olmadılar. İMKB adeta kendisinin sahibiydi. Fakat böyle bir yapı kurumsallaşmış, kuralları yerleşmiş, çıkar ve menfaatleri her türlü çıkar grubu arasında dengeleyebilmiş bir sistemde mümkün olabilirdi. Bu yapı İMKB'de işe yaramamış ve İMKB adeta bürokratlarının sahipliği altında çalışabilmiştir. Yönetim kadrolarının adeta sahiplik fonksiyonunu üstlendiği bu sistem iyi sonuç vermemiştir. Borsa hantallaşmış, yenilik üretememiş, risk alamadan günü idare eder hale gelmiştir. Bugünden sonra da böyle bir sistemin muhafazası aynı sonucu verecektir."

Tartışmasız bir şekilde Borsa İstanbul'un sahibi, üyeleri olan banka ve aracı kurumlar olduğu görüşünü ısrarla savunun Haselçin, "Temel düzenlemelerin vesayet makamı SPK tarafından yapılması ve/veya onaylanması dışında, borsaya başından itibaren para koyan (ki ilk konulan giriş aidatları borsanın sermayesidir), borsada iş yapan, yerli-yabancı müşteri/yatırımcı getiren, bu kadar yüksek işlem hacimleri yapan, borsanın servet sahibi olmasını sağlayan banka ve aracı kurumlardır" diyor ve ekliyor: "Her ne kadar borsanın yönetimi ağırlıklı olarak borsa bürokratlarınca sağlanmış olsa da, genel kurulu onlar oluşturmuş, 5 kişilik yönetim kurulunun 4'ünü seçmiş, denetleme kurulunu, uyuşmazlık, disiplin komitelerini hep banka ve aracı kurumlar oluşurmuş ve seçmiştir. Bu kadar açık ve net bir durumda, borsanın üyeleri olan banka ve aracı kurumlar hiç dikkate alınmamakta ve siz ortak değil, üyesiniz denmektedir. Devlet kamusal gücüyle "Borsa benimdir" demiştir ama bu kararın hukuka uygunluğunun yargısal süreçte sorgulanması mümkündür. Gerçi banka ve aracı kurumların dava açmaya cesaret gösterebilmelerinin de beklenmediğini belirtelim."
Geldiğimiz noktada ise Borsa İstanbul'un Hazine mülkiyeti altına girmesi kesin gibi gözüküyor. Ancak aracı kurumların da sahibi olduğu gayrimenkullerinin ayrılması söz konusu. Haselçin, selki de gayrimenkullerinden oluşan bir gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulabileceğini söylüyor.
BORSAGUNDEM.COM'DA NİSAN AYINDA YAYINLANAN HABERİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Av. M. Aydın DÜNDAR20 Eylül 2012 12:46

    Bilindiği üzere, İMKB, Sermaye Piyasası Kanunu ve 91 sayılı KHK hükümleri uyarınca tüzel kişiliği haiz kamu kurumu niteliğindedir. Her ne kadar, mevzuatta “kamu kurumu” olarak gösterilmiş ise de organ ve fonksiyonları bakımından İMKB’nin daha çok meslek kuruluşlarına yakın olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim, doktrinde ve içtihatta meslek kuruluşu olduğu ittifakla kabul edilen “ticaret borsası” ile İMKB’nin statüsünde (borsa başkanın yargı gözetiminde seçilmesi hariç) herhangi farklılık bulunmamaktadır. Ancak İMKB’nin meslek kuruluşu olduğu yönündeki iddiaları bugüne kadar yargı mercilerince kabul görmemiştir. Dolayısıyla İMKB bir kamu kurumu olarak kurulmuştur ve halen bu statüsünü devam ettirmektedir. İMKB’nin kamu kurumu olduğu, şirket olmadığı, sermayesi bulunmadığı göz önünde tutulduğunda, özel hukuk tüzel kişisi olan aracı kurumların “borsa üyesi olmak” ve genel kurulu oluşturmak sıfatıyla İMKB’nin hissedarı veya kurucusu olmaları hukuken mümkün değildir. Bu bakımdan borsanın kuruluşu aşamasında aracı kurumların kendi aralarında toplamış olduğu paraların sermaye olduğunun kabulünün mümkün olamayacağı görüşündeyim. Söz konusu paraların, bina tefriş, teçhizat ve sair giderler için kullanılması amacıyla yapılmış bir bağış niteliğinde olduğu olgusu öne çıkmaktadır. Yine bu kabilden olmak üzere, İMKB mülkiyetindeki gayrimenkullerin herhangi bir model altında (gayrimenkul yatırım ortaklığı vs.) aracı kurumlara verilmesini de uzak bir olasılık olarak görüyorum. Bununla birlikte, aracı kurumların sermaye piyasasına ve özelikle de İMKB’nin kuruluşundan itibaren bugünlere kadar yönelik çok büyük emekleri ve katkıları olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Aracı kurumların yönetim kurulunda temsil edilmesi ve genel kurulu oluşturmaları, borsanın kendi kendini yöneten ve denetleyen yapısı, kuruma denge ve dinamizm katan en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle İMKB’nin şirketleşmesi aşamasında oluşturulacak modelde aracı kurumlara (TSPAKB çatısı altında) mutlak suretle etkin/makul bir oranda pay tahsis edilmesinin ve yönetim kurulunda temsil edilmesinin çok önemli olduğu kanaatindeyim. Bu bağlamda, İMKB’nin şirketleşmesindeki en uygun modelin, parçalı mülkiyet modeli olduğu (farklı kurum ve kuruluşların paydaş olduğu ve yönetimde temsil edildiği)görüş ve kanaatindeyim.

  • hure wanabe20 Eylül 2012 10:56

    kendi kendilerine gelin güvey olmuşlar yapacak başka iş yok herhalde.