Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 22 Mayıs'tan bugüne kadar gelişmekte olan ülkelerde sınırlı miktarda bir sermaye çıkışı olduğunu belirterek, "Rakamlara bakıldığında gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere sermaye çıkışının hem milli gelire hem de toplam finansman stokuna oranla çok düşük olduğunu görüyoruz. Biz bu gelişmeyi varlıkların yeniden fiyatlanması olarak görüyoruz" dedi.
Anadolu Ajansı'nın (AA) resmi iletişim sponsoru olduğu ve "Kalıcı Büyümenin Finansmanı" temasının işlendiği 4. İstanbul Finans Zirvesi'nde konuşan Babacan, zirvenin artık her yıl gerçekleşen güzel bir gelenek haline geldiğini belirterek, her yıl daha fazla katılımcı ve gündemle yapılmış olmasından memnun olduklarını söyledi.
Babacan, 5 yıldır küresel krizin fazlar değiştirerek devam ettiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Dünyanın iktisat tarihine baktığımızda finans sektöründen kaynaklanan krizlerin daha uzun sürdüğünü ve etkilerinin daha derin olduğunu görüyoruz. Bu yıl başlarından itibaren ABD'de kısmi bir toparlanmayı yeni yeni görmeye başladık. Yaklaşık iki hafta önce G20 Zirvesi'nde ve hemen onun arkasında Çin'deki Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında küresel ekonominin pekçok yönünü ele aldık.
ABD'de bir toparlanma var, ancak bu toparlanmanın maliyetini piyasaya sürülmüş trilyonlarca dolarlık fazla likidite ve çok büyük bir kamu borç stoğu olarak görüyoruz. 5 yıldır arka arkaya yüksek bütçe açığı vererek, borç stoğu biriktirerek, öbür yandan olağan üstü para politikası uygulamasıyla yeni yeni bir toparlanmaya gidildiğini görüyoruz. Bu toparlanmanın istihdam boyutu önemli. İstihdamdaki kalite arzu edilen boyutta değil. Yönetim ve kongre arasındaki uyumsuzluk, borç tavanı ile ilgili tartışmalar ABD ekonomisi ile ilgili belirsizliği sürekli gündemde tutuyor."
ABD Merkez Bankası'nın gelecek dönemde izleyeceği politikanın henüz netleşmiş olmaması, gelişmelere göre sürekli açıklamaların yön değiştirmesi ve iletişim ile ilgili problemlerin küresel ekonomide ve piyasalarda dalgalanmalara sebep olduğunu anlatan Babacan, "Avrupa Birliği'ne döndüğümüzde son aylarda kısmi bir toparlanmayı görüyoruz. Bu toparlanmanın kalıcı olup olmadığıyla ilgili henüz elimizde somut bir veri yok ama 6 çeyreklik daralmadan sonra 2013'ün ilk çeyreğinde ilk defa Avro Bölgesi'nde 0,3'lük, Avrupa Birliği'nin tümünde ise 0,4'lük büyümeyi görebildik. Çevre ülkelerde de büyüme ile ilgili problemler var" diye konuştu.
"Euro Bölgesi için en önemli risk rehavet" Babacan, Avrupa Merkez Bankası'nın son dönemde uyguladığı "gereken ne varsa yaparım, ve sınırsız bir şekilde müdahale ederim" taahhüdünden sonra pekçok ülkede faizlerin düştüğünü aktararak, "Düşük faiz ortamı bazı ülkelerde rehaveti beraberinde getirdi ve piyasa baskısı azaldı. Piyasa baskısının azaldığı dönemde hükümetlerin reform konusunda istekleri gevşeyebiliyor. Şu anda Avro Bölgesi için en önemli riski rehavet olarak tespit etmekte fayda var" dedi.
Japonya'ya bakıldığında yeni hükümetle beraber "abenomics" denilen bir politika setinin uygulanmaya başlandığını belirten Babacan, bu politikanın da enflasyon hedefinin yüzde 1'den yüzde 2'ye yükseltildiğini, Merkez Bankası bilançosunun iki katına çıkarılmasının politika aracı olarak görüldüğünü ve kamu borcunun ileriye doğru nereye gideceği ile ilgili de herhangi bir öngörülebilirliğin olmadığını kaydetti.
Babacan, Japon ekonomisinin büyümesiyle ilgili iyi sinyallerin olduğunu, ancak bu büyümenin hangi maliyetlerle gelebileceği konusunun gelecek dönemde görüleceğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Özellikle 22 Mayıs'tan bu yana tüm gelişmekte olan ekonomileri etkileyen yeni bir döneme girmiş olduk. Gelişmekte olan ekonomilerin büyüme potansiyeline baktığımızda son 10 yılda görülen büyüme oranlarını gelecek 10 yılda pek göremeyeceğiz, ancak gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları gelişmiş ülkelerin büyüme oranlarının üzerinde olacak. Hangi senaryoda olursa olsun gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki payı artmaya devam edecek.
22 Mayıs'tan bugüne kadar gelişmekte olan ülkelerde sınırlı miktarda bir sermaye çıkışı var. Rakamlara bakıldığında gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere sermaye çıkışının hem milli gelire hem de toplam finansman stokuna oranla çok düşük olduğunu görüyoruz. Biz bu gelişmeyi varlıkların yeniden fiyatlanması olarak görüyoruz."
"Dünya ekonomisi toparlanmaya başladı" Babacan, artık farklı bir faiz oranlarının olduğu bir döneme girildiğini ve eskisine göre daha yüksek faiz oranlarının uygulanacağını söyledi.
ABD'nin kendi hazinesinin borçlanma faizinin yüzde 1,8'den yüzde 3'e çıktığını belirten Babacan, buna bağlı olarak pekçok ülkenin borçlanma, kredi mevduat faizlerinin etkilendiğini, faizlerin daha yüksek olduğunu bir dönemde varlık fiyatlarının bir miktar aşağı çekilmesinin doğal bir sonuç olduğunu anlattı.
Babacan, bütün bu göstergelerin yeni şartlara göre yeni denge aradığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu tamamen beklenmeyen sürpriz bir gelişme değil. Bu olağanüstü uygulanan gevşek para politikalarının gün gelip de normale döneceği beklenmekteydi. Bu içine girdiğimiz dönem dünya ekonomisinin toparlanmaya başladığı ve bu toparlanma sonucunda merkez bankalarının politika değişikliğine gittiği bir dönemdir. Dünyada tekrar kötü bir gidişat başladı olarak düşünmemek lazım."
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Borsa İstanbul için de "Halka arz takvimi biraz zamana yaygın bir takvim. Borsa İstanbul'un halka arzında ilk tarihi 2015 sonu olarak görüyoruz Borsa İstanbul stratejik ortaklıklar konusunda görüşmeler yapmakta" dedi.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.