Starın gündeme getirdiği ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın da Hangi şapkayla yazıyorsunuz diyerek eleştirdiği bazı yazar ve yorumcuların portföyü bulunduğuna ilişkin tartışma ilginç boyut kazandı. Babacanın açıklamalarının ardından gazetecilerin portföyleri konusunda bir model çalışması başlatan SPKnın, iki yıl önce de aynı konuda bir çalışma yaptığı ortaya çıktı. Üst düzey bir SPK yetkilisinin Stara verdiği bilgiye göre, çalışma esnasında borsa, faiz ve döviz piyasalarında işlem yaptığına ilişkin hakkında ihbarlar bulunan bazı köşe yazarlarının ve gazete yöneticilerinin portföyleri de araştırıldı. Araştırmada Türkiyenin ekonomi konusunda ünlü 2 yazardan birinin 10 diğerinin 15 milyon dolarlık portföyü, aralarında eski bürokratların da bulunduğu bazı ekonomi yazarlarının da yüklü portföyünün bulunduğu tespit edildi. Yine bazı yazarların da yakınları adına işlem yaptığı belirlenirken, bazı yazar ve yorumcuların da bıyıklı yabancı olarak nitelendirilen yurt dışından işlem yapan Türk yatırımcıları arasında olduğuna ilişkin bulgulara ulaşıldı. Bu tespitlere ilişkin bir işlem yapılmadı. Çünkü yazar ve yorumcuların portföyleri konusunda bir sınırlama bulunmuyor. Bu nedenle söz konusu çalışma SPKda sadece birkaç üst düzey yöneticinin bildiği çalışma olarak tozlu raflardaki yerini aldı. MALİYE DE ARAŞTIRDI Öte yandan yazar ve yorumcuların yatırımları konusunda Maliye Bakanlığının da bir tespiti bulunuyor. Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri, bundan 3-4 yıl önce devlet iç borçlanma senetleri konusunda bir inceleme yapmıştı. İnceleme sırasında bazı yazar ve yorumcuların milyon dolarlık devlet iç borçlanma kağıdı olduğu belirlenmişti. Örneğin ünlü bir gazetecinin o dönemin parasıyla yaklaşık 6 milyon liralık kağıdı olduğu saptanmıştı. O dönemde devlet iç borçlanma senetlerinden elde edilen gelirler beyana tabi olduğu için, milyon dolarlık gazeteciler, vergi işlemlerini vekalet verdikleri muhasebeciler aracılığı ile yürütüyor. Gazetecilerin portföylerine ilişkin çalışmaları sansür olarak nitelendirirken, konuyu bir de bu bulgularla değerlendirmekte fayda var. Spekülatörlerin yeni oyuncağı: Kapatma davası Stand-by anlaşmasının askıya alınmasıyla birlikte spekülatörlerin IMF kozu ile borsada vurgun yapma girişimleri sona erdi. Ancak spekülatörler bu kez de kapatma davası dedikodusunu IMF işlemlerinde koz olarak kullanmaya başladı. Her hafta perşembe günü, piyasalarda Cuma günü AK Parti hakkında kapatma davası açılacak dedikodusu çıkarılarak, yerli ve yabancı yatırımcıların satışa geçmesine neden olunuyor. Bu durum, ekonomi bürokrasisi tarafından da yakından takip ediliyor. Merkez Bankası, Hazine, SPK ve İMKB şimdi, kapatma davası dedikodusunu ranta çevirmeye çalışan kişi ve kişilerin peşine düştü. Ekonomi bürokrasisi, kapatmaya ilişkin dedikoduların faizler üzerinde de baskı oluşturduğunu belirterek, faizlerin yükselmesini isteyen kişilerin bu tür iddiaları sürekli gündemde tutmak istediğini bildirdiler. Öte yandan, kulislerde dolaşan bilgilere göre önceki yıllarda IMFyi şikayet merci olarak kullanan işadamı, bürokrat ve şirketler şimdi de aynı şikayetlerini Yargıtaya yapmaya başladı. Libananco davasında Uzana Amman sürprizi Libananco Şirketinin Türkiye aleyhine açtığı 10.1 milyar dolarlık tahkim davasında son kozlar bu hafta Pariste paylaşılacak. Cem Uzan ve Hakan Uzan, tahkim heyetinin yanı sıra 18 kişilik Türk heyetine ifade verecek. Duruşmada, Libananco nun sahibi olarak görülen Uzan Grubunun eski çalışanı Ali Türkan da katılacak. Kayıp olan Ali Türkanı Emniyetin polisiye filmlerini aratmayacak bir operasyonla Ammanda bulunduğu öğrenildi. Türkiye, Türkanın yerinin bulunmasının ardından mahkemeden Türkanın da dinlenmesini talep etti. Mahkeme de bu talebi yerinde buldu. Ancak Ali Türkan, Parise gelmek istemedi. Bu nedenle duruşmaya video sistemi ile katılacak. Türk heyeti şimdi Uzan biraderleri ve Ali Türkanı üç gün süresince çapraz sorguya alacak. Ancak Türkanın duruşmaya katılmasının Cem Uzanın moralini bozduğu bildirildi. Garipoğlundan TMSFye sürpriz teklif Münevver Karabulut cinayeti ile Türkiyenin gündeminden düşmeyen Garipoğlu Ailesi, Cem Garipoğlunun yakalanması ile rahatladı. Cem Garipoğlunun yakalanma sürecinde TMSF tarafından 70 şirketine el konulan Hayyam Garipoğlu, TMSFye sürpriz bir teklif sundu. Sümerbankın eski patronu olan Hayyam Garipoğlu, yurt dışından kredi bulduğunu belirterek, şirketlerin kendisine iade edilmesi halinde borcunu kapatabileceğini bildirdi. Bunun üzerine Garipoğlu Ailesi ile TMSF yeniden masaya oturdu. Kulislerde dolaşan bilgilere göre, TMSF ile Garipoğlu 300 milyon dolarlık borcun ödenmesi konusunda önemli mesafe aldı. TMSF de iyi niyet göstergesi olarak Garipoğlunun satışa çıkarılan şirketlerinin ihalelerini iptal etti. TMSF ile Garipoğlu arasında yakında yeni bir protokolün yapılmasına kesin gözüyle bakılıyor. TÜRMOBda part-time Başkan sıkıntısı Merhum Bülent Ecevitin partisi DSPde, part-time başkanlık sıkıntısı yaşanıyor. Geçtiğimiz yıl mayıs ayında DSPnin Genel Başkanlığına seçilen Masum Türker, genel başkan olmasının üzerinden 11 ay geçmesine rağmen, muhasebeci ve müşavirlerin çatı örgütü olan TÜRMOB Genel Başkanlığından istifa etmedi. DSP Genel Başkanı Masum Türker, aynı zamanda TÜRMOB Başkanlığı görevini de yürütüyor. Türkerin, günün yarısını DSPde yarısını da TÜRMOBda geçirdiği öğrenildi. Bu durum mali müşavirler arasında sıkıntıya yol açtı. Mali müşavir ve muhasebecilerin, kendilerini yeterince zaman ayırmadığı için eleştirdikleri Türkere, part-time başkan lakabını bile takmışlar. Mevzuat açısından Türkerin iki başkanlık şapkası taşımasının önünde bir engel bulunmuyor. Ancak Türkerin yarım günlük çalışma karşılığında TÜRMOBtan yaklaşık 15 bin lira maaş almasının muhasebeci ve müşavirleri rahatsız ettiği konuşuluyor. HÜZEYİN ÖZAL-STAR
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.