Eski Adalet Bakanı ve AK Parti Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sadullah Ergin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile arasında geçtiği iddia edilen telefon konuşmasına ilişkin, "Davalardaki gelişmelerle ilgili Başbakan'ın soru sorması, bilgi alması gayet doğaldır. Bu görüşme içerisindeki birçok şey makaslanmıştır, çıkarılmıştır. Bu tapeleri servis eden kimseyle bir temas noktası, tamamını görme imkanı varsa, orada ne olup ne bittiğini anlamak mümkün" dedi.
Ergin, CNN Türk'te katıldığı bir programda, Başbakan Erdoğan ile arasında geçtiği iddia edilen internette yayınlanan telefon konuşmasıyla ilgili değerlendirmede bulundu.
Başbakan Erdoğan'ın, gün içerisindeki programları arasında gazetecilerin sorularıyla karşı karşıya kaldığını ifade eden Ergin, sadece söz konusu davayla ilgili değil, kamuoyunun ilgi gösterdiği tüm davalarla ilgili aşama ve gelişmelerle alakalı bilgi notu şeklinde ya da bu imkan yoksa telefonla Başbakan'a bilgi verildiğini anlattı.
Kamuoyunun ilgisini çeken davalarda, her ara karar ve her neticelenen sonucun bir şekilde Başbakan Erdoğan'a iletildiğini ifade eden Ergin, şunları söyledi:
"Bu konular Başbakan'a iletilir ki soru sorulduğunda, Başbakan'ın bunlardan haberi yokmuş gibi bir tablo ortaya çıkmaması lazım. Dolayısıyla davalardaki gelişmelerle ilgili Başbakan'ın soru sorması, bilgi alması gayet doğaldır. Bu görüşme içerisindeki birçok şey makaslanmıştır, çıkarılmıştır. Bu tapeleri servis eden kimseyle bir temas noktası, tamamını görme imkanı varsa, orada ne olup ne bittiğini anlamak mümkün. Burada geçmişteki olaya bir atıf var. Bu davanın ilk derece mahkemede görülmesi esnasında dava üzerinde oynanacağı duyumları ya da şikayetleri sayın Başbakan'a gelmiştir. 'Bu dosya üzerinde oynanıyor, oynanacak, normal bir yargılama yapılmayacak' gibi birtakım şikayetler var. İlk derece mahkemesi beraat kararı vermiş, bu karar Yargıtay'da bozulmuş, iade edilmiş. İlk derece mahkemesi yeniden beraat kararında direnmiş. Bu defa Başbakan şunu soruyor? 'Böyle duyumlar gelmişti, bak adam o duyumlar çerçevesinde karar verdi, şimdi nolacak?' Ben de diyorum ki 'Ceza genel kuruluna gidecek, orada kalabalık bir heyet var. Orada o heyetin düşünceleriyle oynamak mümkün değil' diyorum. İlk derece mahkemesinde sıra dışı bir davayı etkileme şüphesi var. O şüphenin Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda herhangi bir sorun oluşturmayacağını söylüyorum. 'Çünkü çok sayıda hakim var. Bu kadar hakimi etkileme şansları yok' diyorum.
İddiaya konu konuşmada, davanın hakimi ile ilgili sözlerinin tepkiye neden olduğunun belirtilmesi üzerine, Bakan Ergin şöyle devam etti:
"Bu hakimin Alevi olduğuna dair benim ağzımdan çıkan kelimeleri, normal gün içerisinde yaptığım konuşmalarda, 'bu şehirde yaşayan 1,5 milyon insanı, Sünnisi, Alevisi, Musevisi, inananı, inanmayanlarıyla geleceğe taşıyacağız' diye sürekli kullanıyorum. Orada o sıfatın, kişilerin ait oldukları mezhebin belirtilmesi, o hakimin şahsiyetiyle ilgili bir olumsuzluk anlamında söylenmiş bir pozisyonu yok. Böyle bir algı varsa, bu maksadını aşan beyan olmuştur. Ama ben o maksatla söylemedim. Alevi lafını günde 10 kez kullanıyoruz. Onları incitecek, rencide edecek şekilde kullanmamız söz konusu değildir. Bu şehirde her ilçede, beldede, köyde eserlerimiz, hizmetlerimiz, dostluklarımız vardır. Buradaki vatandaşlar bu konularda ne düşündüğümüzü bilirler. Bunlar lafla ifade edilmez. Hatay'daki 12 yıllık icraatlarımızı. tavrımızı, gayrimüslimler, Aleviler, Sünniler, ateistler bile bilir."
Bu tür mahrem konuşmaların internete servis edilmesinin sorgulanması gerektiğini vurgulayan Ergin, "Sayın Başbakan ile aramdaki konuşma, iki kişi arasındaki mahrem konuşmadır. Bizim tarafımızdan aleniyete dökülmedikçe asla bize sorulabilecek sual değildir. Etik açıdan da ahlaki açıdan da hukuki açıdan da böyledir" dedi.
Bu tür kayıtların yasa dışı faaliyetlerin ürünü olarak ortaya konulduğunu dile getiren Ergin, ses kayıtlarının ulu orta servis edilmesinin sorgulanması gerektiğine dikkati çekti.
HSYK'daki değişiklik Sadullah Ergin, "Hükümet, bu paralel yapıya, Gülen cemaatine yönelik bir operasyon yapacak mı?" şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:
"Ben Adalet Bakanı olduktan sonra Adalet Bakanlığında çalışan arkadaşlarımızın en yenisi 15-20 yıldır bu bakanlıkta çalışan arkadaşlardı ve o arkadaşlarla çalışmalarımız devam etti. 2010 referandumundan sonra Türkiye'de HSYK'nın yapısı değişti. HSYK'nın yapısı değişirken maalesef bizim kurguladığımızdan farklı bir HSYK çıktı. Parlamentoda yapmış olduğumuz anayasa değişikliğinde çoğulcu bir HSYK oluşturmak üzere anayasa değişikliği yaptık. Yapmış olduğumuz anayasa değişikliğini, Cumhuriyet Halk Partisi, YARSAV ile beraber iptal için Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. CHP, tek oy sisteminin iptalini istedi. Şu saikle gittiklerini düşünüyorum; örgütlü tek yapı var Türkiye'de, YARSAV, 'yapılacak seçimlerde blok olarak biz beraberiz, dışarıdan başka kesim olmasın HSYK'da, tek oy sistemini iptal edelim ve farklı düşüncede insanlar HSYK'ya giremesin...' Bu dönemde gerçekten çok rica ettik, 'çok yanlış yapıyorsunuz' diye. Tek oy sisteminin iptal edildiği günün akşamının televizyon kayıtlarına bakın. Sizin arşivlerinizde de vardır. Aynen şu cümleleri söyledim; Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanmasındaki çoğulculuğu iptal etmiştir, çoğunlukçuluğun önünü açmıştır. Temenni ediyorum ki yakın gelecekte bundan dolayı şikayetler olmasın... Bu tek oy sistemi iptal edilmeseydi, HSYK'da böyle bir yapı (paralel yapı) olmazdı. YARSAV'dan da üyeler girerdi, YARSAV ve diğer grupların yaptığı bu çalışmaların dışında 300-500 kişi bir araya gelip, kendi temsilcilerini HSYK'ya seçtirirlerdi. Bütün bunların önünü kesen, YARSAV ve CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne, ortak hazırladıkları dilekçeyle gitmeleridir."
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.