Uluslararası şirketlerin Türkiye’deki verimliliğini ve ülkenin yatırım cazibesini artırmak için 1980 yılında kurulan Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) düzenlediği Uluslararası Yatırım Zirvesi önemli açıklamalar ile devam ediyor. Türkiye’ye gelen doğrudan uluslararası yatırımların yüzde 85’ini temsil eden, 30 ülkeden ve 15 sektörden gelen üyeleri olan YASED, 40’ıncı yılında dünyanın önde gelen uluslararası yatırımcılarını ilk defa düzenlediği Uluslararası Yatırım Zirvesi’nde bir araya getirdi. SOCAR Türkiye’nin ana sponsorluğunda SAP, Boeing, Fiat, Kale Grubu, OYAK Renault Otomobil Fabrikaları ve PepsiCo’nun sponsorluğunda cuma gününe dek sürecek olan Uluslararası Yatırım Zirvesi, küresel yatırım ortamının değerli ve tanınmış isimlerinin katılacağı panel ve konuşmalar ile alanında gerçekleşen en önemli zirvelerinden biri olacak.
3 bakanlık tüm güçlerini birleştirdi
Zirvenin ilk gününde açılış konuşmalarının ardından YASED Başkanı Ayşem Sargın’ın moderatörlüğünde düzenlenen ‘Uluslararası Doğrudan Yatırımların Geleceği’ başlıklı açılış panelinin panelistleri Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varan ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan oldu. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan da bir video ile panele katıldı.
Türkiye’ye yıllık bazda 22 milyar dolara ulaşan uluslararası doğrudan yatırım girişleri olduğunu hatırlatan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, ancak son yıllardaki performansın arzulanan seviyelerde olmadığını vurguladı. Pandeminin de etkisiyle bu yıl tüm dünyada uluslararası doğrudan yatırımların yüzde 40 azalacağının tahmin edildiğine dikkat çeken Varank, “Küresel yatırımlar cephesinde ertelenmiş bir talep söz konusu. Küresel markalar bir taraftan üretim merkezlerini çeşitlendirmenin hesaplarını yaparken diğer taraftan rekabet güçlerini artıracak ve uyum içinde çalışacakları yeni ortaklar arıyor. Önümüzde çok büyük fırsatlar olduğunu görebiliyoruz. Ülkemize daha katmadeğerli yatırımları kazandırmak için Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ile birlikte ülkemizin ilk ulusal ‘Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisi’ni hazırlamaya başladık. Strateji hazırlanırken tüm istişare mekanizmalarını açık tutuyoruz. Son aşamaya gelmiş durumdayız. Çalışmamızı Aralık ayında tamamlayıp, 2021’in başında kamuoyu ile paylaşmayı planlıyoruz” dedi. Varank, ekonomi yönetiminde yeni bir döneme geçildiğini belirterek, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın tüm güçlerini birleştirdiğini ifade etti.
‘Yatırım ortamının iyileştirilmesine özen ve önem gösteriyoruz’
Doğrudan yabancı yatırımların artmasını çok önemsediklerini vurgulayan Bakan Pekcan, “Şüphesiz Türkiye her zaman uluslararası doğrudan yatırımcıların cazibe merkezi olmuştur. Uluslararası doğrudan yatırımlar 1984- 2002 döneminde 14,6 milyar dolarken, 2003-2020 arasında 222,5 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Türkiye ayrıca Dünya Ticaret Örgütü ile yatırımın kolaylaştırılması çalışma grubunda yer alıyor. Burada da yatırımcının hukuki öngörülebilirliği, şeffaflığı ve kamu hizmetlerine kolay ulaşımı anlamında yapılacak çalışmalarda aktif olarak yer alıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın da altını çizdikleri üzere yatırım ortamının iyileştirilmesine özen ve önem gösteriyoruz” dedi.
Bakanlık olarak en son “81 İlde İhracata İlk Adım Projesi’ni başlattıklarını anımsatan Pekcan, şöyle devam etti:“70 ilde yaptığımız çalışma 11 bin 444 firmamızın potansiyel olarak ihracatçı olabileceği halde, olmadığını ortaya koydu. Bu da 81 ilimizin uluslararası doğrudan yatırımcı için esasında potansiyel yatırım alanı olduğunu gösteriyor. Yani sadece belli merkezlerde değil, tüm ülke genelinde böyle bir üretim, yatırım ve ihracat potansiyeli var. Biz önümüzdeki dönemde bu yaptığımız çalışmalarla tüm bu firmalarımıza bire bir mentorluk desteği vereceğiz. Beş pilot il belirledik ve bu projeyi geliştirmeye devam ediyoruz.”
‘Yatırımcılar için kredibiliteyi en üst seviyelere çekebilecek politikalar uygulayacağız’
Pandemi sonrası dönemin birçok fırsatı da beraberinde getireceğini anlatan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, şunları anlattı: “Bu noktada 2 konunun altını çizmek istiyorum. İlki küresel değer zincirlerinde başlayan dönüşüm. Pandemi ile birlikte çok uluslu şirketler üretimde tek bir tedarikçiye bağlı kalmanın dezavantajlarını bizzat yaşayıp, acı bir şekilde tecrübe ettiler. Önümüzdeki dönemde küresel ekonomide muhtemelen yeni üretim lokasyonları ortaya çıkacak ve üretimin ağırlık merkezi dünya geneline daha dengeli yayılacak. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirebilen ülkeler de yeni dönemin kazananları olacak. İkinci nokta ise hem tüketim hem de yatırım cephesinde ertelenmiş bir talep olduğu gerçeğidir. Piyasalar normale döndüğü an bu talebi karşılayabilecek kapasite ve donanıma sahip ülkeler rakiplerini geride bırakma şansına erişecekler ve ekonomilerini hızla büyütebilecekler. Böylesine bir konjonktürde Türkiye kendilerine yeni ve güvenilir limanlar arayan yatırımcılar için çok cazip imkanlar sunuyor. Türkiye eşsiz bir potansiyel taşıyor. Bu potansiyeli daha ileri götürmek ve Türkiye’yi yatırımlarda cazibe merkezi yapmak adına ekonomi ve hukuk alanında yeni bir seferberlik başlattık. İç ve dış yatırımcılar için kredibiliteyi en üst seviyelere çekebilecek politikalar uygulayacağız. Kimsenin aklında soru işareti kalmayacak. Merkez Bankamız her türlü araç bağımsızlığına sahip.