Anayasa Mahkemesinin, dershanelerin dönüştürülmesini öngören Kanun'un ilgili hükümlerinin iptaline ilişkin kararının gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı.
CHP, 6528 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un, dershanelerin dönüştürülmesine ilişkin hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açmıştı.
Yüksek Mahkeme, 5 üyeye karşı 12 üyenin oy çokluğuyla Özel Eğitim Kurumları Kanunundaki "dershaneleri" ibaresinin yürürlükten kaldırılması, dershanelerin dönüştürülmesi ve gerekli dönüşümü tamamlamayan öğrenci etüt eğitim merkezlerinin eğitim öğretim faaliyetlerinin 1 Eylül 2015'e kadar devam edebileceğine ilişkin hükümleri iptal etti.
Kanun'un, "Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir" şeklindeki düzenlemenin iptal istemi ise oy birliğiyle reddedildi.
Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür, İnşaat ve Emlak Grup Başkanı ve Grup Başkanı ile Bakanlık taşra teşkilatında İl Müdürü, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı ve İlçe Milli Eğitim Müdürü kadrolarında bulunanların görevlerinin, bu maddenin yayımı tarihinde hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona ereceğine ilişkin düzenleme ise oy birliğiyle iptal edildi.
Bunlardan Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi, Müsteşar Yardımcısı ve Genel Müdür kadrolarında bulunanların ihdas edilen Bakanlık Müşaviri kadrolarına, Grup Başkanı ve İl Müdürü kadrolarında bulunanların ihdas edilen Grup Başkanı ve İl Müdürü kadrolarına, Şube Müdürü kadrolarında bulunanların ise Eğitim Uzmanı kadrolarına, halen bulundukları kadro dereceleriyle hiçbir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılacaklarına ilişkin düzenleme de oy çokluğuyla iptal edildi.
GEREKÇEDEN Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin kurallara yer verildiği belirtilerek, temel hak ve hürriyetler bakımından meşru amaçla getirilen sınırlamaların Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen kriterlere aykırı olamayacağı vurgulandı.
Bu anlamda, dava konusu kurallar yönünden de kanun koyucunun, Anayasa'nın 42. maddesi uyarınca öğrenim hakkının kapsamını tespit etme ve düzenleme yetkisi ile Anayasa'nın 48. maddesiyle devlete verilen özel teşebbüslerin sosyal amaçlara uygun yürümesini sağlayacak tedbirleri alma görevi kapsamında dershanelerle ilgili getirdiği düzenlemelerin, Anayasa'nın 13. maddesine aykırılık taşımaması gerektiği kaydedildi.
Gerekçede, "Demokrasilerde devlete düşen görev, bireyin çoğulcu bir ortamda tercih yapabilme imkanına sahip olmasını sağlamak, özellikle de bu imkanı ortadan kaldırmaya yönelik tutumlardan kaçınmak ve bu yönde başkalarından gelecek olumsuz müdahaleleri engellemektir. Tercih hakkı, meşru amaçlarla sınırlandırılabilir ise de bu sınırlamanın kişilerin bu hakkını yok edecek veya kullanılamaz hale getirecek şekilde yapılmaması gerekir" ifadesi kullanıldı.
Dershanelerin, öğrencileri bir üst okula veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlamak, istedikleri derslerde yetiştirmek ve bilgi düzeylerini yükseltmek amacıyla faaliyet gösterdiği belirtilen gerekçede, dershanelerin öğrencilerin okul müfredatı programında bulunan konularda bilgi eksikliklerini giderme veya bilgilerini artırma amacına hizmet ettiği kaydedildi.
Gerekçede, "Bir başka deyişle dershaneler, okul müfredatı konularına ilişkin bilgi edinmeye yönelik bir ihtiyacı karşılamaktadır. Kişilerin bir üst okula veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık amacıyla özel teşebbüsler tarafından kanuna uygun verilen eğitim öğretim hizmetlerinden yararlanmaları ve bu suretle okul dışı eğitim almaları, Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkı kapsamındadır" tespitleri yapıldı.
Okul dışı eğitimin, kişilerin özgürce hareket edebildikleri ve tercihleri doğrultusunda maddi ve manevi varlıklarını geliştirebildikleri bir alana işaret ettiği kaydedilen gerekçede, bu alana demokratik toplum düzeni yönünden zorunlu olmadıkça devletin müdahale etmemesi gerektiği vurgulandı.
Anayasa'nın 42. maddesinde eğitim ve öğretimin devletin gözetim ve denetimi altında yapılması öngörüldüğünden, okul dışı eğitim alanını düzenleme konusunda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunduğu hatırlatılan gerekçede, devletin bu yetkisinin, söz konusu kurumların adı, şekli, faaliyet alanları ve uyacakları kurallar gibi konularda kanun koyucunun düzenleme yapmasına imkan tanıdığı bildirildi.
Dava konusu kuralla, dershanelerin faaliyetlerine son verildiği, okul dışı öğrenim desteği alma ihtiyacının karşılanmasına yönelik alternatif çözüm yollarının öngörülmediği kaydedilen gerekçede, kanunda özel öğretim kurumları arasında sayılan "çeşitli kursların" tanımı yapılırken, "orta öğretime veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğinde olmamak kaydı"nın konulması ve "öğrenci etüt eğitim merkezinin" tanımında bu kurumların 12 yaş ve altında öğrencilere yönelik faaliyetler yürütmek üzere kurulacaklarının belirtilmesi nedeniyle söz konusu kurumlarda, bir üst okula veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlanılabilmesinin mümkün olmadığına işaret edildi.
Gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Bu kapsamda ilgililere bir tercih hakkı tanınmadığı ve yalnızca okulda verilen derslerle sınırlı bir bilgiye erişim olanağının sunulduğu anlaşılmaktadır. Bir üst okula ve yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık ihtiyacını karşılayacak okul dışı alternatif imkanlar sağlanmadan dershanelerin kapatılarak eğitim sisteminden çıkarılması, eğitim ve öğrenim hakkına yönelik ölçüsüz bir sınırlamadır. Dava konusu kurallarla, eğitim ve sınav sisteminin yol açtığı, devletin de yasal statüye kavuşturduğu dershanelerin doğurduğu sakıncaları önleyici tedbirler almak yerine, bu kurumları tamamen yasaklamak suretiyle dershanelerin kapatılması yoluna gidilmesi, kişilerin sınavlara hazırlık kapsamında okul dışı özel kurumlardan eğitim desteği alma imkanını ortadan kaldırmakta, bu nedenle de eğitim ve öğrenim hakkını ihlal etmektedir."
-Anayasa'nın 48. maddesi yönünden- Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, Anayasa'nın 48. maddesinde güvence altına alınan teşebbüs özgürlüğünün her gerçek ve tüzel kişinin dilediği anda serbestçe ekonomik girişimde bulunma hakkını koruduğu anımsatıldı.
Gerekçede, dershanelerin eğitim öğretim alanında faaliyet gösteren teşebbüsler oldukları dikkate alındığında, devletin bunlar üzerindeki gözetim ve denetiminin çok daha sıkı olması gerektiğinin altı çizildi.
Kanunlara aykırı davranan teşebbüslere idarece yaptırım uygulanması ve kanuni şartları oluştuğunda da bu teşebbüslerin çalışma izinlerinin iptal edilebilmesinin mümkün olduğu vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Ancak kanunu çerçevede faaliyetini sürdüren bir özel teşebbüsün demokratik toplum düzeni yönünden zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaç olmaksızın, arz ve talebe, dolayısıyla bireyin özgür iradesine sağlı serbest piyasa şartlarından kaynaklanmayan nedenlerle tamamen yasaklanması, özel teşebbüs özgürlüğünü korumasız bırakır.
Dava konusu kurallar ile okul dışı eğitim alanında özel teşebbüs statüsünde faaliyet gösteren dershaneler kapatılmaktadır. Her ne kadar bu süreçte dershanelerin özel okullara dönüşmesine yönelik imkanlar sunulmaktaysa da dönüşüm programına alınmayan veya dönüşümü kabul etmeyen teşebbüslerin faaliyetlerine son verilmektedir. Anayasa'nın 42. maddesi kapsamımda yapılan açıklamalarda belirtildiği üzere kanun koyucu tarafından dershanelere ilişkin düzenleme yapılırken, bireylerin tercihleri doğrultusunda okul dışı eğitim alma ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik farklı çözüm yollarının öngörülmesi gerekmektedir. Belirtilen nitelikte bir düzenleme getirilmeksizin ve demokratik toplum düzeni yönünden zorlayıcı bir neden ortaya konulmaksızın, sınırlama amacını gerçekleştirecek, daha az sınırlayıcı araçlara da başvurulmadan tamamen yasaklayıcı bir yöntemle dershanelerin kapatılması, teşebbüs özgürlüğüne demokratik toplum düzeninde gerekli olmayan ölçüsüz bir sınırlama niteliğindedir."
Gerekçede, söz konusu nedenlerle, dava konusu kuralların, Anayasa'nın 13, 42. ve 48. maddelerine aykırı olduğu ve iptalinin gerektiği ifade edildi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Başkanvekilleri Alparslan Altan, Burhan Üstün, üyeler Serdar Özgüldür, Serruh Kaleli, Osman Alifeyyaz Paksüt, Recep Kömürcü, Engin Yıldırım, Celal Mümtaz Akıncı, Erdal Tercan, Emin Kuz, Hasan Tahsin Gökcan'ın bu görüşüne, üyeler Nuri Necipoğlu, Hicabi Dursun, Muammer Topal, Kadir Özkaya ile Rıdvan Güleç katılmadı.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.