İranla ilgili nükleer sorun, Avrupa borç krizi, Çin ve Yuan sorunsalı, İsrail-Gazze meselesi kesin çözüm için adımlar beklerken, olayın kilit aktörleri bir binanın içerisinde toplandı. Şaka gibi. Birileri kapıyı kilitlese ve Liste halinde sorunları kapının altından atıyorum. Çözüm için elinden geleni yapmayan, güneşe hasret kalır deseydi, belki de küresel gündem bir anda boşluğa düşebilirdi. Muhtemelen herkes neyi problem etsek diye kara kara düşünüyor olurdu. Elbette, bunun yerine liderler, kapıyı kilitleyenin sabrını sonuna kadar zorlayıp o arada dünya kupası maçlarını seyrederek vakit geçirmeyi tercih etmezse. Şaka bir yana Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın sözlerine bakılırsa bu önemli sorunlardan ikisi (İran sorunu ve İsrail meselesi), Erdoğanın deyimiyle Bölge barışında yeni bir dönem açacak kadar iyi diyaloglarla sonuçlanmış. Başbakanın sözlerini veri kabul edip bu konuya hiç bulaşmıyoruz. MERKELİN ATI BİR BOY FARKLA FİNİŞ GÖRDÜ Peki ya diğer sorunlar? İran ve İsrail sorunlarıyla ilgili atılacak adımlar belki bölge barışını güllük gülistanlık hale getirebilir. Fakat ortada çok daha ciddi bir problem var: Avrupa barışı. Türkiyenin coğrafya olarak kıyısından yakaladığı Avrupadaki barış bizi alakadar etmiyor mu diye düşünmeden edemiyor insan. Çünkü G8 ve G20 zirvelerinde aslında en önemli gündem maddelerinden birini de Avrupanın çığ etkisiyle büyüyen borç sorunu oluşturuyordu. Zirveden önce her lider, zirvenin o dev ve meşhur masasına kendi çözümünü çoktan yollamıştı. ABD Başkanı Barack Obama, kendi ülkesinde gerçekleştirmek zorunda kaldığı finansal reformu Truva Atına yerleştirip Torontoya göndermişti. Alman Şansölye Angela Merkelin Truva Atının içinde ise Almanyada belki de koltuğunu sallayacak olan müthiş bütçe kesintisi vardı. Zirve başladı ve bu çözümlerin sahipleri de çözüm masasına oturdu. Sonuç: Merkelin atı bir boy farkla finişi gördü. Obamanın atı ise yarışı erken terk etti. Zirve öncesinde konuşulan, krizlere hazırlık için bankalara kriz vergisi getirilmesi uygulaması masada kaldı. Ayrıca alınan (ya da belki alınamayan demek daha doğru) kararlara göre, krizin başlangıç noktası olan Batmak için çok büyük sorununun nasıl çözüleceği muamma olmayı bundan sonra da sürdürecek. 2011 yılına kadar ortak muhasebe kurallarının benimsenmesi meselesi başka bahara kaldı. Hatta ABDnin ikide bir çıkıp temcit pilavı gibi gündeme getirdiği Çinin aşırı değersiz Yuan meselesinin lafının bile edilmesine izin verilmedi. Sebep mi? O daha da ilginç. Çinin Yuan konusunda esnek bir sisteme geçmesi sonrasında Yuan aslında hızla değer kazandı. Fakat Çinli yetkililer, İyi örnek bile olsa bu konuyu konuşmak istemiyoruz demişler. Bu yüzden zirve bir Yuan zirvesi de olamadı. KRİZ YENİ BAŞLIYOR Sonuçta alınan tek ortak karar tasarruf: 2013 yılına kadar tüm ülkeler bütçe açıklarını yarı yarıya indirecek. İşin ilginç tarafı bu karar, Türkiyeyi en az zirvede yer alan ülkeler kadar yakından ilgilendiriyor. Bu noktada ne kadarlık bir açıktan bahsedildiğine çok iyi bakmak gerekiyor. Bahsi geçen G20 ülkelerinin toplam bütçe açıkları 2009 sonu itibariyle yaklaşık olarak 3.2 trilyon doları buluyor. 2013 yılına kadar ise basit hesapla dünya ekonomisi yılda ortalama yüzde 3 büyüse, oluşacak olan açık miktarı, diğer koşullar sabit varsayılırsa, 3.6 trilyon doları geçecek. Yani alınan karar 2013 yılına kadar bütçe açıklarının yaklaşık olarak 1.8 trilyon dolar azaltılacağı anlamına geliyor. G20 ülkelerinden en büyük 8inin bütçe açığında yapması gereken kesinti 1.5 trilyon doları geçiyor. Yani aslında ekonomik kriz değilse de Avrupa ve gelişmiş batı ülkeleri için sosyal bir kriz şimdi başlıyor. İndirilecek giderler içerisinde Yunanistan, İspanya, İngiltere gibi örneklerde görüldüğü gibi ücret indirimleri, sosyal harcamalarda yapılacak ciddi kesintiler en önemli kalemler olacak. Batı halklarının son zamanlarda zaten ağır bir darbe almış olan yaşam standartlarını azaltacak önlemler paketleri birbiri ardına gelecek. Tabi eğer hiçbir ülke para politikalarıyla bütçe açıklarını fiktif (yani suni) bir şekilde azaltma cinliğine gitmeyi düşünmüyorsa. İspanya, Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalyada zaten yükselmeye başlayan sosyal tepkiler, coğrafyanın geneline yayılmanın eşiğinde. Yani artık müreffeh batı ülkelerinin tepesinde bir Demokles Kılıcı sallanıyor. TÜRKLERİN KRİZLE İMTİHANI Peki bu senaryo Türkiyeyi neden ilgilendiriyor? Aslında bu sorunun cevabı çok açık. Türkiyenin en büyük ihracat pazarı yangın yerine dönmüş durumda. Son alınan karar, artık küllerin de süpürüleceğinin çok açık bir ifadesi. Yani Türkiyenin önümüzdeki 5 yılda hızlı büyüme gibi bir derdi olacaksa, bu büyümesine Avrupadan pek hayır gelmeyeceği G20 zirvesiyle tescillendi. Ekonomi yönetimi bunun çoktan farkına vardığı için de Avrupaya alternatif pazar yaratmanın telaşlı girişimlerini gerçekleştiriyor. Birçok konuda da mesafe alınmış durumda. Özellikle Afrika ve Orta Doğu pazarıyla ilgili atılan adımlar hemen sonuç vermeye başladı. Bu bölgelerden gelen siparişler hemen yüklenip gönderilmeye başlandı bile. Fakat bir ülkenin ihracat yapısını pat diye değiştirmesinin imkansız olduğunu sanırım anlatmaya gerek yok. Yani G20 zirvesinde verilen Bütçe açığı yarı yarıya kesilecek, kes! komutu, Türkiye için de biraz acı verici olacak. Yani Türkiyenin de bugüne kadar çok fazla hissetmediği krizin, ihracat yapısı mucizevi bir şekilde değişmezse bundan sonra daha hissedilir hale gelmesi kimseyi şaşırtmasın. BU İŞ BORSALARIN HİÇ HOŞUNA GİTMEYECEK Bu kararların tartışmasız bir sonucu daha olacak ki, bu kısmı yatırım yapanları ilgilendiriyor. Bugünkü borsa atmosferiyle, harcamaların yarı yarıya kısıldığı, tüketimin dibe vuracağı bir borsa atmosferi aynı olmayacak. Yani ekonomiler ne kadar küçülecekse, borsalarda da en az o kadar küçülme yaşanacağına şimdiden alışmak gerekiyor. En az ekonomilerdeki küçülme kadar diyorum çünkü borsa hızlı büyüme ortamında, büyüme beklentisinden çok daha fazlasını satın alır. Aynı şeyler küçülme dönemleri için de geçerlidir. Yani borsalar beklenen küçülmeden fazlasını satış için bahane olarak kullanabilir. Bugünden tezi yok, dikkatli olmakta fayda var. Barış Erkaya/ Habertürk
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.