Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Yargıtay’ın her yıl Yargıtay Kanunu gereği düzenlediği Adli Yıl açılış töreninin yasal zorunluluk olmaktan çıkarılacağını söyledi. Milliyet'in haberine göre, Bozdağ, “Yargıtay, barolar, herkes Adli Yıl açılışı yapabilir. Bu noktada tam bir Hürriyeti egemen kılmak daha yerinde olur. Bir hürriyet getirmek ve tekelciliğe son vermek doğru olan adımdır. Zaten her ilde başsavcılıklar, Adli Yıl açılışını kutluyor, bundan sonra da her yerde nasıl kutlanıyorsa Yargıtay’da da elbette kutlanabilir“ dedi. Bozdağ, Yargıtay’ın cumhurbaşkanı yerine Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı’nı tercih ettiğini belirterek, “Bu fevkalade büyük bir saygısızlıktır. Bu açıklandıktan sonra bizim bu toplantıya katılmamız zaten söz konusu değil. Yasal bir gerek olsa anlarız. Yargı bağımsızlığı, hukuk devletiyle hiçbir alakası yok. Tarih bunu kaydedecektir” diye konuştu. Milliyet’in sorularını yanıtlayan Bozdağ, şunları kaydetti:
‘TAM BAĞIMLI ADAY’ * Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerine hükümetin müdahale ettiği eleştirileri var, otobüs kaldırma, mesaj gönderme gibi müdahale iddiaları söz konusu. Biz, bakanlık olarak seçimlere müdahil olmadık, bundan sonra da olmayı düşünmüyoruz. Ama aşağıda propaganda yaparken Yargıda Birlik Platformu adayları aleyhine bir hava oluşsun diye hükümet şunu bunu yapıyor, diye kara propaganda yapıp hükümet müdahalesi varmış gibi bir hava oluşturarak, oradan hâkim ve savcılarımızı engellemeye çalışıyorlar. Yoksa bizim bir müdahalemiz olmaz. Ona bakarsan HSYK üyelerinden bağımsız aday olanlar var. Aslında ‘tam bağımlı bağımsız’ aday demek lazım. Onlar HSYK üyesi. Gidip oy istiyor. HSYK, hâkim ve savcılar üzerinde tasarrufta bulunmaya yetkili tek organ. Esas HSYK’nın gücü kullanılıyor. Gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız yargıyı, ancak hâkim ve savcılarımız inşa edebilirler. Türkiye’de yargının içinde Fethullah Gülen’in yargıçları, savcıları isimleri kullanılıyor. Bu beni fevkalade rahatsız ediyor. Bu HSYK seçimlerini bu açıdan önemsiyorum. Bu gölgeyi ortadan, ancak hâkim ve savcılarımız kaldırabilirler. Bu tartışmaları bitirmek için de bir fırsattır.
* Seçimden sonra HSYK veya Yargıtay ve Danıştay’ın yapısına yönelik bir Anayasa değişikliği, yasal değişiklik beklenmeli mi? Seçim sonuçları ortaya çıkmadan böyle bir değerlendirme yapmayı doğru görmem. Bunu yapmak, doğmamış çocuğa don biçmek anlamına gelir ki doğru olmaz. Şöyle olursa böyle yaparız, şeklinde bir değerlendirmeyi doğru bulmam.
‘ALGI OPERASYONU’
* “Hukuka uygun mücadele” vurgusu yapılıyor, ancak 2007’den itibaren yapılan soruşturmalardakine benzer “sabaha karşı ev baskınları” gibi eleştiriler var. Ergenekon ve Balyoz gibi davalardaki hak ihlallerine değil de sadece 17 Aralık’a odaklanılarak soruşturmalar yürütüldüğü iddiaları söz konusu. Orada büyük bir çarpıtma var. İzmir’de başka bir olayla ilgili soruşturmayı farklı meselelerle irtibatlandırdılar. İstanbul’da da sanki 17 Aralık’la ilgili gibi gösterildi. Büyük dezenformasyon yapılıyor, onlar yasadışı dinlemelerle ilgili. Devam eden soruşturmaları hukuk dışı ilan etmek için çok ciddi çalışma var. Algı operasyonu yapılıyor. Bizim arzu ettiğimiz şey, soruşturmaların hukuk içinde yürümesidir. Yürüten de savcılardır. Bilgi sahibi olmamız, yönlendirme veya etkileme kesinlikle olamaz. Ama bunu sürekli pompalıyorlar. Bu süreçlerin hukuka uygun yürümesi de algı operasyonlarını boşa çıkaracak yegâne yoldur.
‘CÜBBESİNİ ÇIKARIRLAR’
* HSYK 3. Daire, bu soruşturmalarda görevli iki hâkim ve savcı ile ilgili inceleme kararı verirken, Zekeriya Öz’ün dosyasını erteledi, burada son izinler size bağlı, bir karar verdiniz mi? Türkiye’de yargı görevi yapan bir savcı, Zekeriya Öz, sosyal medyada mesajlar atarak, ismini zikretmeden başbakanı tehdit ediyor. Başka bir hâkim de HSYK seçimlerini göstererek, soruşturmayı yürüten savcıları tehdit ediyor. ‘12 Ekim’den sonra neler olacak’ diye soruyor. ABD’de bir başsavcı Obama’yı, Almanya’da Merkel’i, İngiltere’de Cameron’ı tehdit etse ne olurdu? Kıyamet kopardı. Bunu yapan savcı, bağımsız ve tarafsız olma vasfını yitirmiştir, o cübbeyi taşımaması lazım diye herkesin sesini yükseltmesi lazım. Bu ülkelerde olsa o savcının cübbesini sırtından çıkartırlar. Bu savcı, başbakana karşı bu cüret içindeyse sıradan vatandaşa ne yapar? Muhalefet siyasi bakıyor. Oysa ki en önemli şey hukuk devleti. Siyasal rekabetlerimiz olabilir ama hukuk devleti meselesi olduğu zaman, bir araya gelmemiz lazım.
MİT TIR’ları meselesi için de aynısını söylüyorum. Bu ihanet karşısında herkes ayağa kalkıp söylemesi gerekeni söylemeli. Bu yargı bağımsızlığına müdahale değildir. Dün Yargıtay Başkanı öyle söylüyordu. Eğer hâkim ve savcı anayasayı takmazsa, bir takım kararlar alırsa elbette biz bunun karşısında kararı yerden yere vururuz, anayasaya sahip çıkarız. Eleştiri yargıya müdahale sayılıyorsa, her karar kutsal metinlere dönüşür. Hükümet terör örgütlerine yardım ediyor iftirasını dillendireceklerine, anayasa ve yasaları çiğneyen ve Türkiye’yi teröre yardım eden ülke konumuna düşürmek isteyen kişilere karşı sesimizi yükseltmemiz lazım.
HSYK 3. Daire, daha önce Daire Başkanı izindeyken, başkanvekili olağanüstü toplantı yaptı ve Öz’le ilgili ikiye iki karar çıktı. 4 oy olsa kurul başkanına geliyor ve soruşturma izni verilebiliyor. Gelmesin diye ret veya kabul kararı çıkmıyor. Sonra da gündeme almıyorlar. Ama binlerce dosya beklerken, haberleri ihbar kabul edip iki hâkimle ilgili dosyayı gündeme alıp inceleme kararı veriyorsun. Algı operasyonuna destek mahiyetindedir. Aşağıdakilere bunları yaparsanız başınıza neler gelir mesajı veriliyor.
‘Herkesi rahatsız eden bir saygısızlık’
* Adli Yıl açılış töreninde yargı dışında devlet yoktu. Sonraki senelere de bu görüntü yansıyacak mı? Yargıtay Kanunu’nun 59. maddesinde düzenleniyor Adli Yıl açılışı. Yargıtay Başkanlar Kurulu’na danışılıyor ama gündemi belirleme yetkisi Yargıtay Başkanı’nın. Danıştay töreninde TBB Başkanı herkesi rahatsız eden bir saygısızlık ortaya koydu. Sayın Cumhurbaşkanı da Adli Yıl açılışında konuşacak olursa katılmayacağını söyledi. Yargıtay, bile bile Barolar Birliği Başkanı’nı çağırma kararı verdi. Yargıtay Başkanı’nın açıkladığı karar esasında Cumhurbaşkanı yerine Yargıtay’ın Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nı tercih ettiği açıklamasıdır. Bu fevkalade büyük bir saygısızlıktır. Yargıtay bunu açıkladıktan sonra bizim bu toplantıya katılmamız zaten söz konusu değil. Yasal bir gerekçe olsa anlarız. Tamamen başkanın takdirinde. Devlet geleneğimiz için de ilktir. Yargı bağımsızlığı, hukuk devletiyle hiçbir alakası yok. Tarih bunu kaydedecektir. Bu konuda bundan sonrası için artık bunun yasal zorunluluktan çıkması lazım. Yargıtay, barolar, herkes Adli Yıl açılışı yapabilir. Bunu yasal bir zorunluluk olarak yapmak yerine bu noktada tam bir hürriyeti egemen kılmak daha yerinde olur. Açılışı yasal bir zorunluluk olmaktan çıkarmak doğru olan adımdır. Avrupa’nın büyük bölümünde, AB ülkelerinin neredeyse hiçbirinde böyle bir merasim söz konusu değil. Bu noktada tekelciliğe son vermek doğru olan adımdır. Zaten her ilde başsavcılıklar kutluyor, bundan sonra da her yerde nasıl kutlanıyorsa Yargıtay da kutlayabilir. İstediklerini davet edebilirler. Türkiye’nin her yerinde isteyen yapabilir. Sadece Ankara’da, konuşmacının tayin edildiği düzenlemeye gerek yok.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.