AYÇA KARACA
Mülkiye İktisadi ve Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Avrupa Merkez Bankası (AMB) Haziran ayı başında Euro Bölgesi’nde düşük enflasyonu ve yavaş seyreden büyüme rakamlarını yükseltmek amacıyla yeni parasal teşvik önlemleri açıkladı. Bu yeni önlemleri, Avrupa’da olası etkilerini ve AMB’nin parasal genişlemeye gidip gitmeyeceğini aşağıdaki başlıklar altında açıklamaya çalışacağız.
*AMB neden yeni bir parasal teşvik paketi açıkladı? AMB, Euro Bölgesi’nde enflasyonun %2’nin üzerinde olmasını hedefliyor. Ancak bölgede küresel ekonomik kriz sonrası devam eden ekonomik durgunluğun etkisiyle uzun süredir bu seviyelerin altında seyreden enflasyon, Haziran ayında %0,5’e kadar geriledi. Üstelik 2014 ve 2015 enflasyon beklentileri de sırasıyla %0,7 ve %1,1 oranlarıyla hedefin oldukça altında seyrediyor.
Enflasyon bu denli düşük seyrederken herhangi bir negatif şok Euro Bölgesi’nin bütün olumsuz sonuçlarıyla birlikte deflasyona (fiyat artış oranında gerileme) düşme riskini arttırıyor. Bölgenin yılın ilk çeyreğinde %0,2 olarak gerçekleşen büyüme hala 2014 için konulan %1 hedefinin oldukça altında, yavaş ve kırılgan seyrediyor. Bütün bu ekonomik göstergeler bir arada AMB’nin daha fazla parasal teşvik açıklaması için uygun bir zemin oluşturuyor.
*Teşvik Paketi hangi önlemleri içeriyor? AMB’nin açıkladığı paket, büyümeyi teşvik eden ve Euro Bölgesi’nde deflasyon riskini azaltmayı hedefleyen 5 ayrı önlemi içeriyor. Bu kapsamda;
Faiz oranlarında indirim: AMB politika faiz oranını 10 baz puan indirerek %015’e çekti. (Bu oran bankaların AMB’den borçlanırken kullandıkları faiz oranı) Ayrıca mevduat faizini de 10 baz puan azaltarak -%0,10’a indirdi. (Bu oran bankaların Merkez Bankası’ndaki mevduatları rezervleri için aldıkları faiz oranı) Negatif mevduat faizi, bankaların AMB’ye yatırdıkları para için faiz almak yerine, ücret ödemeleri anlamına geliyor. Böylelikle bankaların nakitlerini AMB'ye yatırmak yerine, ekonomiye kredi vermek şeklinde sokmalarını teşvik etmeyi hedefliyor. Faiz oranlarındaki indirimle ekonomide harcama ve borç almanın canlandırılması aynı zamanda Euro’nun da değerlenmesinin önüne geçilmesi hedefleniyor. AMB Başkanı Draghi’nin de kabul ettiği gibi AMB faiz oranlarını indirebileceği en düşük sınıra ulaşmış bulunuyor. Negatif faiz oranı ile AMB, büyük merkez bankacılarının tarihinde bir ilki uygulayarak kritik bir eşiği geçmiş oldu.
Yeni hedeflenmiş Uzun Vadeli Likidite Operasyonu (TLTRO): AMB önümüzdeki 4 yıl boyunca bankalara finans dışı reel sektör kuruluşlarına borç vermeleri için 400 milyar Euro tutarında düşük faizle kredi sağlayacak. Bu yılın Eylül ve Aralık ayında ilk ihaleleri gerçekleşecek bu operasyona ek olarak, 2015-2016 yılları boyunca bankalar reel sektör şirketlerine sağladıkları kredilerin 3 katına kadar AMB'den kredi kullanabilecek.
İleriye yönelik rehberlik: AMB en azından Aralık 2016’ya kadar bankacılık sistemine gerekli olduğu sürece limitsiz likidite sağlayacağını ve düşük faiz oranlarının devam edeceğini belirterek ileriye yönelik rehberliğini güçlendirdi.
Likidite sağlama: AMB tahvil alımlarının sterilizasyonunu da sona erdirdi. Böylelikle bankacılık sistemine daha fazla likidite sağlanacak. Halen AMB’nin bilançosunda 164 milyar Euro tutarında tahvil stoğu bulunuyor. Ancak bu tutar, bu tahvillerin vadesi doldukça daralacak.
Varlığa dayalı menkul kıymet alımı: AMB, ekonomideki kredi akışının hızlanması amacıyla finans dışı özel sektöre yönelik olarak varlığa dayalı finansal ürünler piyasasından doğrudan alımlara ilişkin çalışmalarını yoğunlaştıracak.
*Bu önlemlerin ekonomiye önemli bir etkisi olacak mı? Açıklanan paket heyecan yaratmakla birlikte reel ekonomiye etkilerinin zaman alması bekleniyor ayrıca ne ölçüde etkide bulunacağı da belirsizliğini koruyor. Kredi vermenin fonlanmasının ve varlığa dayalı menkul kıymet alımının bankaların kredi vermesini teşvik etmesi beklenebilir. Bunun yanı sıra, AMB’nin borç verme oranları da önümüzdeki 4 yıl boyunca son derece elverişli olacak. Ancak negatif faiz oranının kredi talebinin düşük olması nedeniyle borçlanmayı teşvik etmesi beklenmiyor, Avrupa’nın çevre ülkelerindeki şirketler (bu uygulamanın hedef kitlesi) borçluluk oranlarının yüksekliği nedeniyle daha fazla borçlanmak istemiyor. Ayrıca Euro’nun inatçı bir şekilde güçlü kalması ve yerel ve küresel talebin zayıflığı da kredi talebini olumsuz etkileyecek unsurlar arasında yer alıyor.
AMB’nin geçtiğimiz yıllarda uyguladığı sterilizasyon programı, Yunanistan, İrlanda Portekiz, İspanya ve İtalya hükümet tahvillerinin alımı için harcadığı her Euro karşılığında bankalardan aynı oranda parayı faizli mevduat hesapları aracılığıyla çekmesi anlamına geliyordu. Bu şekilde piyasadaki para arzı sabit kalıyordu. Tahvil alımlarının sterilizasyonunun sona ermesi de bankacılık sistemine daha fazla para sağlayacak ancak bankalar geçmiş dönemlerde böyle bir durumda gönüllü olarak fazla likiditeyi azaltıyordu. Ayrıca, AMB’nin geçmiş 3 yıllık dönemde uyguladığı Uzun Dönemli Likidite Operasyonu (LTRO) kapsamında Deutsche Bank tahminlerine göre 450 milyar Euro tutarındaki kredinin Şubat 2015’te vadesinin dolacağı ve geri ödemesinin gerçekleşeceği belirtiliyor. Sonuç olarak gelecek yıl sisteme sağlanacak likidite tutarının öngörülen tutardan daha düşük olacağı tahmin ediliyor.
Bu kapsamda en büyük etkinin finansal piyasalarda yaratılan etki ve artan güven yoluyla gerçekleşmesi bekleniyor. Artan likidite, merkez ve çevre ülkelerin faiz oranları ile özel sektörün borç verme faizleri arasındaki farkı azaltmaya yönelik bir baskı yaratabilir. Euro’nun daha da zayıflaması da arzu edilen bir gelişme olmasına rağmen açıklanan paketin bunu sağlayacağı da garanti edilemiyor. Nitekim, 5 Haziran tarihinde paket açıklandıktan sonra 1,3513 seviyesine kadar gerileyen Euro/Dolar paritesinin ay içerisinde tekrar 1,36 seviyelerinin üzerine çıkması da Euro’nun değerinde kalıcı bir gerileme sağlamanın kolay olmayacağına işaret ediyor.
Draghi’nin “Ne gerekiyorsa yapılacak” ifadeleriyle de ortaya koyduğu kararlı yaklaşımının faiz oranlarını düşürmesiyle birlikte varlık fiyatlarını arttırması ve ekonomik aktivitelerde pozitif bir yayılma etkisi göstermesi de bekleniyor. Ancak Avrupa’da sermaye piyasası araçlarının ABD’de olduğu gibi derinliği bulunmadığı, bu nedenle varlık fiyatlarındaki artışın hane halkının servetine etkisinin sınırlı olacağı da ifade ediliyor.
*Bu bir parasal genişleme hamlesi mi? Eğer değilse AMB ne zaman parasal genişleme uygulayacak? Bu önlemler AMB’nin bilanço büyüklüğünü arttıracak ancak AMB henüz FED’in yaptığı gibi geniş ölçekli bir tahvil alım program uygulamasına başlamadı. Tahvil alımlarının sterilize edilmesinin sona ermesi mini ve gecikmiş bir parasal genişleme olarak görülebilir ancak likidite fazlası olan bir sistemde bankaların gönüllü olarak AMB’den borçlanmayı azalttıkları bir ortamda bu önlemin de istenen düzeyde parasal genişleme yaratamayacağı düşünülüyor. AMB gerçek bir tahvil alım programı ilan edene kadar bu açıklanan paket genel olarak bir parasal genişleme hamlesi olarak görülmüyor.
Avrupa’da deflasyon riski arttığı ve ekonomik koşullarda bozulma sürdüğü müddetçe geniş ölçekli bir tahvil alım programı piyasalar ve AMB için bir seçenek olarak kalmaya devam edecek. Böyle bir programın özel sektör tahvillerinin yanı sıra bağımsız ülke tahvilleri ve bölgesel tahvillerin alımını da içermesi bekleniyor. Ancak genel olarak AMB’nin yeni açıklanan paketin etkilerini görmek için bekleyeceği ve bu yılın sonuna kadar tıpkı FED gibi yeni bir adım atmayacağı öngörülüyor. Ayrıca Almanya’nın ülke tahvillerinin alımına karşı olan muhalefeti, programın parasal finansmanı konusundaki soru işaretleri ve 18 bağımsız ülkeden oluşan bir parasal birlikte uygulama sorunları göz önüne alındığında AMB’nin bu alandaki isteksizliği daha uzun bir zaman sürecek gibi görünüyor.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.