İşte bu hafta gösterime giren filmler...
YAPIŞIK KARDEŞLER Sinemanın karşı konulmaz büyüsü, ülkemizin yetenekli isimlerini beyazperdede görünmeye itiyor itmesine de, o filmler amacına ulaşabiliyor mu, orası tartışılır. “Yapışık Kardeşler” bir komedi filmi. Yani tanım olarak öyle. Ama şakaları sizi güldürebilecek mi, kocaman bir soru işareti. Şöyle anlatalım: Hani yapışık kardeşler, karşılarına çıkan yapışık kız kardeşlere ilk görüşlerinde aşık olurlar. Ama aynı kıza aşık olurlar! Ya da, birinin askerlik zamanı gelmiştir ama öteki hala üniversitede okumaktadır.
Mecburen kardeşiyle birlikte askere gitmek zorunda kalır! Bu şakalar, pekala iş yapabilir aslında. Sorun şu ki; bunlar, filmde yer alan şakalardan değil. Öylesine, aklımıza geldi de yazdık. Film, kardeşlerin yapışık olmalarından kaynaklanabilecek bu türden sorunların üzerine gitmekten ziyade, iki kafadarın karşılaştığı absürt durumlara bel bağlamış görünüyor. Öyle olunca da, mizah katsayısı hızla azalıyor. Halim ve Selim’in macerası bu. Yaşları gelmiştir ama hala hayırlı bir kısmet bulamamışlardır. Bu arayışlarını İstanbul’da devam ettirince başlarına gelmedik kalmaz. İlker Ayrık’ın başrolün yanısıra yönetmenliği de üstlendiği filmde Hakan Bulut, Ivana Sert, Suat Sungur, Erdal Tosun, Ayberk Atilla, Fırat Tanış ve küçük bir rolde, radyocu Mesut Süre yer almakta.
ÜÇKAĞITÇI MORTDECAI Filmin başrolünde Johnny Depp oynuyor. En azından bir grup kadın seyircinin ilgisini çekebildiysek şöyle devam edelim: Charlie Mortdecai (Depp), entrikaları seven, hedonist bir sanat eseri tüccarı. Maddi durumu giderek dibe vurmaya başlar. İngiliz gizli servisi MI5, ona borçlarından kurtulması için teklif sunar. Kayıp ve çok değerli bir Goya tablosunu bulursa borçları silinecektir. Ama tabloyu bulmak o kadar kolay değildir. Bir dedektiften yardım ister.
O dedektif ise, Charlie’nin karısı Johanna’ya deli gibi aşıktır. Johanna’yı Gwyneth Paltrow oynuyor. En azından bir grup erkek seyircinin ilgisini çekebildiysek şöyle devam edelim: Charlie, tüm bu zorluklara rağmen acaba tabloyu bulabilecek midir? Çünkü, bir zamanlar Nazilere ait mal varlıklarıyla dolu bir banka hesabına kayıtlı bu tabloyu kimin çaldığı bilinmemektedir. Depp ve Paltrow’u yazının arasında gazlamamıza bakmayın, filmin yaptığı da tam olarak bu! Roman uyarlaması filmin yönetmeni David Koepp, Paul Bettany’yi de eklersek hayli yetenekli bir oyuncu kadrosunu elinin altında bulundurmasına rağmen bu filmiyle pek de olumlu eleştiriler alamadı. Geçmişte iş yapan senaryoların pahalı yazarı olarak bilinen Koepp’in yönetmen olarak aynı çizgiyi tutturduğunu söylemek zor.
MR. TURNER Romantizm akımının yıldızı, empresyonizmin öncüsü İngiliz ressam J.M.W. Turner’in gerçek yaşam öyküsü beyazperdede. Resimle ilgilenmiyorsanız bile ilginizi şu çekebilir: Başroldeki Timothy Spall, bu film için aylarca resim dersi aldı ve orta ölçekte bir usta gibi yağlı boya eserler verebilir hale geldi.
Filmi izleyince aktör o kadar etkileyici bir hal aldı ki, Cannes jürisi onu “en iyi erkek oyuncu” ödülüne layık gördü. Spall, Akademi’nin gözünde belki son 5’e kalamadı ama film, “en iyi görüntü yönetimi” de dahil olmak üzere 4 dalda Oscar’a da aday. Yönetmen ise, “Secrets&Lies”dan beri her işini bayılarak izlediğimiz İngiliz usta Mike Leigh.
FOXCATCHER TAKIMI Haftanın Oscar yarışında ismi geçen bir diğer yapımı da “Foxcatcher Takımı”. Mark Schultz ve Dave Schultz, Dünya ve Olimpiyat şampiyonu ABD’li güreşçilerdir. Üstelik aynı Olimpiyat oyunlarında altın madalyayı birlikte alan ilk kardeş olurlar. Ne var ki, kardeşlerden birinin başına gelen trajedik olay, yaşamlarını alt üst edecektir.
Yönetmen Benneth Miller, “Capote”den sonra bir kez daha Oscar’a aday gösterildi. Başrollerden birinde, tanınmayacak denli ağır bir makyaj altında oynayan komedyen Steve Carrell da Oscar’a aday. Filmin özgün senaryosunun da altın heykelciğe aday gösterildiğini ekleyelim. Filmde güreşçi kardeşleri Channing Tatum ve Mark Ruffalo oynuyor. Kaçırılmaması gereken biyografik bir drama.
YEDİNCİ OĞUL Bu macera sizi 18. yüzyıla götürecek. Bir hayalet tarafından eğitilen genç Thomas, kötü ruhlarla savaşmayı öğrenir. Ama eğitmeni uzaktayken, güçlü bir ruh olan Mother Malkin hapsolduğu yerden kaçar.
Thomas’ın ilk gerçek sınavı olur. Kariyerinde 2007 yapımı “Cengiz Han” gibi çok başarılı bir film bulunan Sergey Bodrov’un yönettiği bu yapım, ortalamanın altında eleştiriler aldı. Eğitmen hayaleti Oscar’lı oyuncu Jeff Bridges, Thomas’ı ise Ben Barnes oynuyor. Julianne Moore ise kötü kalpli Malkin rolünde.
TİMBUKTU Hollywood, çoğu zaman bizi şaşırtmaz. Ama Uzakdoğu ya da Afrika, konu sanat olunca mutlaka şaşırtıcı örneklerle doludur. Gerçek cevherler de oradan çıkar zaten. Afrikalı bol ödüllü yönetmen Abdürrahman Sissako’nun son filmi gibi örneğin. Radikal dinci bir örgütün ele geçirdiği Timbuktu bölgesinde, bazı yasaklar getirilir. Müzik dinlemek, futbol oynamak, hatta sigara içmek bile yasaklanır. Kidane ve ailesi, bir dönemin sona erişine tanıklık ederken mümkün olduğunca sessiz kalmaya çalışır.
Çıkan olaylara karışmak istemezler. Ama bir gün, Kidane’nin, çok sevdiği ineğini öldüren balıkçı Amadou’yu yanlışlıkla vurmasıyla durum değişir. Artık onlar da Timbuktu’nun yeni kurallarıyla yüzleşmek zorunda kalır. Sissako, “en iyi yabancı film” dalında Moritanya adına bu yıl Oscar’a aday gösterilen filminde senaryoya da imzasını atmış. Günümüzde pek çok coğrafyada örneklerini gördüğümüz radikalizmin yükselişini anlatan bu önemli filmin başrollerinde Abel Jafri, Hichem Yacoubi ve Pino Desperado var.
İÇİMDEKİ SES Televizyonda ve sinemada gerçekten farklı şeyler yapmaya çalışan yetenekli Engin Günaydın, yeni projesiyle karşımızda. Selim, asosyal bir yazardır. Özgüven eksikliği o kadar fazladır ki kendine küçücük bir dünya yaratmış, orada yaşamaktadır. Bir spor salonunda tesadüfen Ayşıl ile tanışır. Ayşıl herkesin dönüp bir daha bakacağı güzellikte bir kadındır.
Buraya dikkat: Ayşıl Selim’e aşık olur! Ayşıl’ın seçimi o denli sıradışıdır ki, Selim’le birlikte bir dizi trajikomik olayın başlarına gelmesi kaçınılmaz olur. Başroldeki Engin Günaydın, aynı zamanda filmin senaristi, dolayısıyla beklenti çıtamız yüksek. Kadroda Leyla Tuğutlu, Füsun Demirel, Ersin Korkut, Onur Buldu ve Hamdi Kahraman da var. Yönetmen ise Çağrı Bayrak.
7 CÜCELER Hikayeyi bildiğinizi düşünebilirsiniz ama baştan uyaralım. Bu Almanya yapımı animasyon film, klasik Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler ile Uyuyan Güzel masallarının bir karışımı. Kötü cadı Dellamorta, Prenses Rose’u lanetler. 18 yaşına girmeden önce parmağına bir iğne batacak, krallıktaki herkes 100 yıl sürecek derin bir uykuya hapsolacaktır.
Prenses ve dolayısıyla halkı, bu uykudan ancak sevdiği adam tarafından öpülürse uyanacaktır. Kehanet gerçekleşir ama kraliyette uykudan kaçabilen 7 cüce vardır. 7 cüce, Prens Jack’i yani prensesin sevgilisini önce kötü cadının ejderhasından kurtarmalı, ardından prensesin yanına getirip öpmesini sağlamalıdır. Yönetmenliğini Boris Alijinovic-Harald Siepermann ikilisinin üstlendiği filmin Türkçe seslendirme kadrosunda Yekta Kopan, Ziya Kürküt, Dündar Müftüoğlu, Erkan Taşdöğen gibi kalburüstü isimler var.
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.