E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasa7 yılda borç yükü 50 trilyon dolar arttı---

7 yılda borç yükü 50 trilyon dolar arttı

7 yılda borç yükü 50 trilyon dolar arttı
19 Kasım 2015 - 10:47 borsaningundemi.com

Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Talat Ulusever, 2008 yılından bu yana süren krizi değerlendirdi ve ana nedenlerini öne çıkardı

BORSAGUNDEM.COM

2. Uluslararası İslami Finans ve Ekonomi Konferansı bugün The Marmara Hotel Taksim’de gerçekleşti.

Açılış konuşmalarını Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Emin Arat ve Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Talat Ulusever’in yaptığı konferans, “İslami Finans Kurumlarında Fetva ve Murakabe Süreci” oturumuyla başladı.

Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Talat Ulusever, "Hepimizin bizzat şahit olduğu üzere yaşadığımız son finansal krizin nedenleri, 2008 yılından bu yana akademik çevrelerde ve piyasalarda tartışılmaya devam etmektedir. Genel görüş finansal piyasalara ilişkin düzenleme ve denetleme eksikliklerinin, krizin ana nedeni olduğudur. Ancak büyük resme baktığımızda finansal krizin temel nedeninin yüksek borçlanma ve kaldıraça dayalı ürünler ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı olduğunu rahatlıkla görebiliriz. 

KÜRESEL TASARRUF DENGESİZLİĞİ ORTAYA ÇIKTI

Bu finansal krizin ardından konjonktürel çözümlere ve politikalara odaklanılması küresel düzeyde reel sektörü canlandıramamakla kalmayıp küresel borç yükünün 2008 yılından bu yana 50 trilyon dolar üzerinde artmasına da sebep olmuştur. Bu durum reel sektör getirilerinden bağımsız biçimde ve merkez bankalarınca belirlenen faiz oranlarının yansımasıdır kanaatimce. Halbuki iktisat teorisi marjinal sermaye getirisinin finansal getirilere eşit olduğu bir varsayım altında ekonomik dengenin oluştuğunu söylemektedir. Sermayenin marjinal verimliliğinden tamamen bağını koparmış bu ekonomik ortamda küresel düzeyde bir yatırım tasarruf dengesizliği ortaya çıkmıştır. Denilebilir ki faizsiz bir dünyada fiyatın oluşamayacağını ve sıfır faizin tüm ekonomik kararları olumsuz etkileyebileceğini iddia eden ana akım ekonomi ve finans bakış açısı küresel ekonomiyi tam da karşı oldukları bu ekonomik duruma sokmuş ve maalesef bir çözüm yolu da geliştirememiştir. Bu noktada reel ekonomiyle daha kuvvetli bağlara sahip bir finansal sisteme duyulan ihtiyaca vurgu yapmak isterim. Önümüzdeki süreçte reel ekonomideki aracılık faaliyetlerinde daha aktif bir rol üstlenen ve aynı zamanda toluma fayda sağlayıcı ve değer yaratıcı bir finansal siteme olan ihtiyacın artarak hissedileceği kanaatindeyim. Sürdürülebilir ve sağlıklı, dengeli bir ekonomik büyüme amacına matuf olmak üzere, finansal piyasalar için reel ekonomi anlayışı yerine, reel ekonomi için  finansal piyasalar düsturunu öncelemek zorundayız. Önemine binaen tekrar etmek istiyorum, finansal piyasalar için reel ekonomi anlayışı yerine, reel ekonomi için finansal piyasalar düsturunu öncelemek durumundayız" dedi.

İSLAMİ FİNANSIN YÜZDE 80'İ BANKACILIKTA

Ulusever şöyle devam etti: "Mevcut durumda dünyadaki İslami finansal varlıkların yaklaşık yüzde 80’nini bankacılık oluştururken, bankacılık içerisinde de risk paylaşımına dayalı olmayan enstrümanların oranını yüzde 90 civarında olduğunu görmekteyiz. Ülkemiz özelindeyse yaklaşık 3/2’lik kısmı mevduata yönlenen yurtiçi tasarrufları ve özkaynaklardan daha fazla borçlanan şirketlerin olduğu bir tabloyla karşı karşıyayız. Dünyada ve ülkemizde borçlanmaya dayalı bir yapı yerine, daha güçlü bir ekonomik büyüme için sermaye piyasaları öncülüğünde risk paylaşımına dayalı ürünlerin daha fazla yer aldığı yeni bir sisteme, oluşuma ve hikayeye ihtiyaç duyulduğu gayet açıktır."

BORSAYI SEÇEN HIZLI VE SAĞLIKLI BÜYÜYOR

"Daha güçlü bir ekonomik büyüme ivmesi yakalamak için sermaye piyasalarının neden önemli olduğuna vurgu yapmak adına OECD’nin güncel bir çalışmasından bahsetmek istiyorum. OECD ülkeleri arasında krediyle finansmanın ekonomiye negatif bir etkisi olduğu gösterilirken, finansman için borsaları seçen ekonomilerin daha hızlı ve sağlıklı büyüdüğü ortaya konulmuştur. Bu anlamda geliştirilecek yeni ürünler ve uygulamalar neticesinde sermayenin tabana yayılmasının kolaylaştırılması ve özelikle orta, düşük ve orta gelir grubunun yüksek getirili ürünlere yatırım yapma imkanlarının çoğaltılması gerekmektedir. Böylece ekonomiye katkıda bulunurken, gelir adaletsizliğine de azaltma noktasında ilerleme sağlanacağını düşünmekteyim. Bu amaç doğrultusunda başta borsamız olmak üzere sermaye piyasalarımızın tüm aktörleriyle birlikte ülkemizin gayrimenkul, enerji, bilişim teknolojisi ve savunma sanayi alanlarındaki büyük projelerinin halkımız tarafından finanse edileceği ve yine gelirinde halkımız ile paylaşılacağı yapıları canlandırma gayreti içinde olmalıyız. Bu amaçla yeni mekanizmalar geliştirmek zorundayız."

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)