BORSAGUNDEM.COM Ahmet Hamdi Tanpınar ondan, “Şiirimize lezzeti getiren zeka” diye bahseder.
Şiiri bir adım daha büyüten, geleceğe taşıyan usta isimlerden biridir Orhan Veli.
Yaşamın kaynaklarını siyasi bir hicivle kaleme alırken, “Hava bedava, bulut bedava, yağmur bedava, su bedava…” der yirminci yüzyılın ilk yarısında yazdığı “Bedava”da…
Oysa bugün?
O ironiden çok değil yarım asır sonra, yirmibirinci yüzyılın ilk yarısında,
belki bedava hava ama çok kirli. Su ise hem paralı hem de kirli…
Binlerce yıldır, milyarlarca insanın tüketemediği oksijini çekilemez, suyu kaynağından içilemez hale getiren o insanoğlu şimdi günah çıkarıyor.
Global dünyanın hayat damarları enerji, teknoloji ve şirketler üçgeninde; 5 kıtanın örtüsü doğadan, sürmesini engellediği, yaşanmazlık kodesine mahkum ettiği, değiştirdiği tüm hayatlardan özür dilercesine çırpınıyor.
Olay artık bedava son değil, olay sürdürülebilir bir yaşam.
Her alanda.
Kaliteli ve insanca…
Yaşanacak bir dünya için… Evet, dünya mı akıllandı, akıllı dünya mı başını kaldırdı bilenmez ama gerçekleri gören bir grup, gerçeklere giden bir yol ortaya çıktı, vizyonuyla, misyonuyla.
Kitleler örgütleniyor, iş birliğinde, el ele veriyor. Siyaset yapıcılara, ekonomi planlayıcılara sesleniliyor; eleştiriler, tepkiler, nasihatler, öneriler postalanıyor.
Küresel platformlarda 5 yıllık değil, 5 milyon yıllık tedbir paketleri açılıyor. Holdinglere, KOBİ’lere görevler çiziliyor.
Su, karbon, enerji, teknoloji, iklim, kentler, firmalar, fabrikalar, inovasyon, tesisler… Daha neler, neler.
Her biri şüphesiz sürdürülebilirliğin başrol oyuncusu…
Sürdürülebilirliğin performansı oralarda, onlarda gizli.
Sanayide de, tarımda da temiz ve tükenmez bir gelecek arıyor artık insanlık, markada da…
Teşekkürler Dursun Ali Yaz Dünyanın her yerinde konferanslar, paneller düzenleniyor. Amaç paylaşmak; hedef, bilinçsizlikle savaşmak.
Sürdürülebilirlik aktörlerinin toplandığı zirvelerde, katılımcılara, çözüm üretenlere teşekkür yağıyor.
İşte bu kritik noktada, bu teşekkürü bir kere değil binlerce hak eden bir isim daha var diyoruz.
Dursun Ali Yaz…
Sürdürülebilirliğin Türkiye’deki en önemli savaşçılarından Ali Yaz.
Panikleyen dünyada geleceğe dönük kuşkuları yok edecek koşuşturmaca, arayış, beklenti fırtınası eserken; Türkiye’de alarm zillerini çalan, tedbir almaya teşvik eden Ali Yaz çabalarının meyvesini topluyor.
Topluyor çünkü, bu mücadelede parmakla gösterilen Ali Yaz, ‘Sürdürülebilir Türkiye’nin ‘hayat’ penceresini imzasını attığı bir makaleyle dünyaya açtı.
Dursun Ali Yaz’ıyor… Sermaye Piyasalarının ‘Hoca’sı, kitap sahibi, akademiysen Dursun Ali Yaz, Akdeniz Üniversitesi Muhasebe ve Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burcu Demirel Utku ile hummalı bir çalışma sürecinde hazırladıkları Türk şirketlerinin sürdürülebilirlik raporlamasının gereklerini, kriterlerini, sonuçlarını, 150’den fazla ülkede bilimsel yayın hizmeti veren David Publishing Company’den paylaştı.
AB yolundaki bir ülkenin olağünüstü enerjisi, Türk ekonomisinin vazgeçilmezleri şirketlerin, holdinglerin temel starejisi olması gereken sürdürülebilirlik yolunda son 10 yılda neler yapıldı? İşte, sadece Türkiye sevdalılarının, ‘Muhteşem Türkiye’ mimarlarının değil, bölgede ve kıta Avrupa’da da büyük bir Türkiye’nin önemini bilen, özlemini hisseden, ihtiyaç duyan tüm stratejistlerin, politikacıların ve yabancı markaların merak ettiği bu veriler, Dursun Ali Yaz ile Burcu Demirel Utku imzalı makalede can buldu. Yüksek tempolu bir çalışma, ince eleyip sık dokuma, titiz bir analiz süzgecinin izlerini taşıyan makale, David Publishing Company’de - Volume 11, Number 12, December 2015 (Serial Number 127) – yayımlandı.
80 işletme, 6240 sayfalık rapor “Türkiye'de Sürdürülebilirlik Raporlama Uygulamalarının Değerlendirilmesi” başlığı altında sunulan Makalenin giriş bölümünde, “Bu çalışmanın amacı, son yıllarda oldukça ivme kazanan sürdürülebilirlik raporlamasının (SR) Türkiye’de faaliyette bulunan işletmelerdeki yansımasını tespit etmektir. Çalışmaya 01.01.2005 ile 01.06.2015 tarihleri arasında sürdürülebilirlik raporlaması yapan Türk işletmeleri dahil edilmiştir. Toplamda 80 işletmenin 6240 sayfalık 186 adet sürdürülebilirlik raporu incelenmiştir. Bu raporlardan elde edilen veriler çeşitli kategoriler altında sınıflandırılmıştır. Sonuçlara göre; raporlama yapan işletmelerin yüzde 84’ünün GRI (Global Reporting Initiative) ilkelerine göre raporlama yaptığı ve G3 çerçevesini tercih ettiği (yüzde 40), en fazla raporun ise 2014 yılında yayımlandığı belirlenmiştir. Bu çalışma, Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlaması yapan tüm işletmeleri, tüm detayları ile incelemeye dahil eden ilk ‘research paper’dır. Aynı zamanda Dünyadaki sürdürülebilirlik raporu üzerine gelişmelerde, ülkemize paralel şekilde araştırmada yer almaktadır” deniliyor.
Üretimin, dağıtımın, kârın rekabeti olur da sürdürülebilirliğin rekabeti olmaz mı? Hem de nasıl olur! Zaten bu yüzden Türk iş dünyasının yeni ve büyük bir heyecanla sürdürülebilirlik kavramına gösterdiği ilgi, bugün yiyecekten içeceğe, otomobilden giyime evrene hükmeden, yöneten, yüzlerce yıllık dev şirketlerle karşılaştırılıyor. Yani bir nevi sürdürülebilirlik yarışı irdeleniyor, bir yandan da bu heyecan teşvik ediliyor. Türk devlerinin öncülük ettiği yeni anlayışta, Türkiye’de sürdürülebilirlik performanslarını beyan eden işletmelerin sayısının giderek artması da bu mucizenin kırılma noktası. Ayrıca KOBİ’lerin de geleceğe sahip çıkması… Türkiye’nin yıkılmaz yarınları adına keyif verici bu gelişmenin kapsamlı tablolarla sunulduğu Makalede gelişmiş ülkelerde görülen ivmenin Trakya’dan Anadolu’ya, Cumhuriyet’in her köşesinde yakalandığı gözler önüne seriliyor. Ama asıl vurucu işaret sonuç bölümünde yatıyor: “Sürdürülebilirlik stratejisi, Türkiye’yi Dünyanın en güçlü ilk 10 ekonomisinden biri yapacak en büyük silah…”
Dikkat! Bu silah öldürmüyor, tam aksine yaşatıyor…
Hem de geleceğe, ölümsüzlüğe...
Dursun Ali öyle Yaz’ıyor…
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.