1 DOLAR 1 LİRA OLUR MU?

Bu yılın başında, 4 Ocak'ta kaleme aldığımız yazının başlığı "Peki dolar 1 TL olur mu?" imiş. Perşembe günü birçok gazetede aynı soru kendine yer bulmuştu. On ay önceki yazımızı şu yorum ve sonuçla bitirmişiz: "…Bütün bu koşullar altında, eğer 2010'da içten ya da dıştan gelen önemli bir politik şok olmazsa -ki olabilir-, bizce dolar kuru 1 liraya doğru yürüyecektir. Yok, bizce 1 lira olmaz. Ama (eğer hükümet kısa vadeli sermaye hareketlerini sınırlayıcı bir önlem almaz ya da Merkez Bankası faizleri eksiye çekmezse) dolar kuru 1.30'un altını rahatlıkla görebilir." Açıkçası hala bu düşüncedeyiz. Hayır, 2010'da ya da 2011'de dolar kuru 1 TL'yi görmez. 1,30'larda olması olağan karşılanabilir; 1,20'ler benim için şaşırtıcı olur. 1,20 TL'nin altı ise tamamen sürpriz olur. Bunun asıl nedeni de 2011 yılında Türkiye'de bir genel seçim olmasıdır. Her ne kadar şu anda Türkiye ekonomisinin bütün temel ekonomik göstergeleri (cari açık dışında) iyi durumda olsa da bir genel seçim yaşanacak olması TL'nin bu kadar değerlenmesini önler… Aslında yanlış yapmayalım ve hemen saptayalım. Bugün dolar kurunun 1,41 TL olmasının asıl nedeni TL'nin değerlenmesinden çok doların bütün para birimlerine karşı değer kaybetmesidir. Yani eğer dolar/euro kuru perşembe günü olduğu gibi 1,39 değil de bir ay önce olduğu gibi 1,30 olsa idi şu anda dolar/TL kuru da 1,50 TL'nin hemen üzerinde olacaktı. Yani dolar/TL kurunun bu değişiminin altında Türkiye'ye özel bir durum değil, doların uluslararası değerine özel bir durum vardır. Ama yine de bu olgu (doların uluslararası değerinin düşmesi), TL'nin orta dönemde değerlenmesi sürecini açıklamada yetersiz kalır. Yukarıda da yazdık ya, Türkiye ekonomisinin bütün temel ekonomik göstergeleri (cari açık dışında) iyi durumdadır. Yani; * Türkiye ekonomisi büyümektedir. Yıla yüzde 4 büyüme öngörüsü ile başlanmış; şu anda bu öngörü yüzde 7'nin üzerine çıkmıştır. Yıl sonunda belki daha yüksek bir büyüme oranı bile yakalanabilir (ben yüzde 9 oranını öngören yabancı banka analistlerini okudum). Ekonomik büyüme konusundaki tek ‘keşke', bu büyümenin dış talep değil de iç tüketim kaynaklı olmasıdır. * Enflasyon denetim altındadır ve öyle de kalacağı görülmektedir. Her ne kadar eylül ayında dönemsel bir zıplama olduysa da ‘enflasyon bekçisi' Merkez Bankası bile bu zıplamanın önümüzdeki aylarda geri döneceğini düşünmektedir (eksik dış talep nedeniyle); * İstihdam artmakta ve işsizlik azalmaktadır. Demek ki ekonomi istihdam yaratarak büyümektedir. Bu tabloda tek sıkıntı, büyümeye başlayan cari açıktır. "İnanmış bir anti sıcak paracı" olarak ben, her zaman cari açıktan korkarım ve bunu da öne sürerim. Ancak Türkiye'de cari açık daha alarm noktasından uzaktır. Kaldı ki hızla büyüyen bir ekonomiye yabancı kaynak girişi (ve dolayısıyla cari açığın finansmanı da) olağan işlerdir. Her ne kadar TL'nin çok değerlenmesinin önündeki asıl engeli 2011 genel seçimleri olarak görsek de sanırım buraya da bir ‘rezerv' koymalıyız. Çok fanatik (partizan) olmayan herkes, 2010'da erişilen ekonomik büyümenin ardından, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2011 genel seçimlerini yine tek başına kazanabileceğini öngörebilir. Zaten yabancı analistler de şu anda bunu öngörüyorlar. Bu durumda da Türkiye'de politik istikrarın süreceğine inanıyorlar. Eğer bu durum finans çevrelerinde gerçekten genel kanı ve algı olarak kalırsa, işte o zaman TL'nin değerlenmesi hızlanabilir ve belki de gelecek yıl mayıs ayı gibi dolar/TL kurunda 1.20'yi görebiliriz. O zamana kadar ‘yaşarsak' birlikte bakarız.ERTUĞ YAŞAR-REFERANS

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.