Ana SayfaPiyasaMahmut Ünlü Borsa Gündem’e konuştu---

Mahmut Ünlü Borsa Gündem’e konuştu

12 / 15
Mahmut Ünlü Borsa Gündem’e konuştu
27 Ekim 2014 - 08:54 www.borsagundem.com

KİTAPLARIMI KİRAYA VERDİM, KAZANCIMLA İLK YATIRIMI MI ŞEKERE YAPTIM

-Girişimci ve başarılı bir işadamısınız. 18 yılda şirketinizi zirveye taşıdınız. Bunun sırrını anlatır mısınız?

Mahmut Ünlü: Bakın bu girişimcilik denen şey bir virüs gibi. İnsanın içine bir giriyor ve bir daha çıkmıyor. Bu girişimciliğimle ilgili küçüklüğümden bir hikayem var. Ben 7 yaşındaydım sanırım çünkü okuma yazma biliyordum. Bir yaz tatili için Tarsus Namrun Yaylası’na gitmiştik. Orada okumak için yanıma 10-15 tane çizgi roman götürmüştüm. Bir gün Namrun’daki bir caminin önünde çocuklar kitap satıyordu. Hatta bağırıyorlardı ‘satlık kitap, satlık kitap’ diye. Baktım okunmuş kitapları satıyorlar ve para kazanıyorlar. Ben de elimdeki kitapları oraya koydum satmak için. Ama elimdeki kitaplar 15 tane, baktım hepsi satılıyor, “Eyvah, kitapsız kalacağım” dedim. “Ne yapayım?” derken, ben bu kitapları mesela “1 liradan satıyorsam 25 kuruşa okutayım” dedim. Ve ben o kitapları 25 kuruştan okutmaya başladım. Sonradan okumadan kazandığım paralarla, diğerlerinin kitaplarını topladım. Topladım, topladım sonra da tekel haline geldim…

Tabi ki ilk yatırımımı da şekere yaptım.

Benim annem babam bankacıydı. Sınai Kalkınma Bankası’nda babam 32, annem 28 sene çalıştı. Ben de bankada büyüdüm doğal olarak. Hatta babamı ziyarete gittiğim zaman başından gitmem için sektör raporlarını bana verirdi ‘al oku’ diye. Benim ta o zamanlardan bu işlere merakım vardı ve her zaman ‘kendi kaderini kendin çiz, kendi seçtiğin işi kendin istediğin gibi yap’ derdim. Ve bir hikaye daha anlatayım. Bizim varlık yönetimi işlerinin başında Selçuk Tuncalı var. Selçuk benim ortaokul, lise, üniversite ve master’den okul arkadaşım. Beraber Robert Koleji’nde okuduk. Sonra Boğaziçi Makina ve Amerika’da işletme üzerine master yaptık. Hatta Houston’da aynı evde kaldık. Gece yarıları saatlerce profesyonel çalışmak mı daha iyi, kendi işini kurmak mı daha iyi diye tartışırdık. Selçuk da derdi ki, “Ya kardeşim gireceksin işte Citibank gibi bir yere çalışacaksın, yükseleceksin…” Ben de derdim ki, “Kendi işin olsa daha başarılı olursun, başarının sınırı yoktur, büyütürsün…” Hiçbir zaman birbirimizi ikna edemezdik. Şimdi Selçuk 12 yıldır bizimle çalışıyor. O da girişimciliğin içinde profesyonel oldu. Hatta gelip gelip, “Ben de hisse alayım” diyor artık, “Bu kadar yıldır burada çalışıyorum” diye. “Hani profesyonellik? Ne oldu?” diyorum ben de. İşin şakası tabi. İnsanın hayatında şansında çok önemi var. Bakın bir kere bir işi iyi bileceksin. Ben girişimci olacağım diye girişimci olunmaz. Sevdiğiniz işi tercihen iyi bileceksiniz. Mesela sevmediğim işe, ‘Bu işten iyi para kazanırım’ diye girsem mutlu olup uzun süre çalışamam. Şimdi sevdiğiniz bir iş, iyi bildiğiniz bir iş olacak. Ben ilk iş planımı profesyonel çalışmaya başladığımın ikinci haftası yazdım. 1991 senesinin sonunda İktisat Bankası’nda işe başlamıştım. Bir portföy yönetim şirketi kurulmasıyla ilgili iş planı yazdım. Adı Piri Reis’ti. Bir arkadaşım vardı, “Gel beraber bir portföy yönetim şirketi kuralım. Sen müşterileri tanıyorsun” dedi. Ben de Amerika’dan yeni gelmişim. Yıl 1992. Tamam, olabilir mi, olabilir dedik. Cuma günü oturduk, yemek yedik ve o hafta sonu arkadaşım trafik kazasında vefat etti. Çok üzüldüm. Tabi ki bizim o projemiz yattı. Ondan sonra dedim ki ‘Artık yatırım bankacılığında biraz işleri genişleteyim, büyüteyim”.

İktisat Bankası’nda bir yıl çalıştım. Tamam çok şey öğrendim ama ticari bir bankanın içinde yatırım bankacılığının büyüyemeyeceğini hemen anladım. Onun üzerine ayrılıp Yatırım Bank diye daha küçük bir bankaya geçtim. Bu arada söyleyeyim, burasının çekirdek ekibinin hepsi Yatırım Bank’tandır.  Üç sene Yatırım Bank’ta çalıştım ve ondan sonra kısmet diyorum ya, Sezai Taşkent, Yatırım Bank’ta çalışıyordu o zaman. Bir gün geldi, “Bir İngiliz bankacıyla tanıştım. Şirket alım satımlarında uzmanmış ve Türkiye’ye yerleşmeyi düşünüyormuş” dedi.  O zamanlar Türkiye’de böyle bir şey yok tabi. “Sen bu işlere çok meraklısın, hani bir sizi tanıştırayım” dedi. Tanıştık, üç saat sohbet ettik. Ben o zaman bankada genel müdür yardımcısı olmuştum hızlı bir yükselişle. Bir sene beraber çalıştık o İngiliz bankacıyla.  1996 yılında Türkiye Gümrük Birliği’ne giriyordu ve o zaman artık ‘kendi işimiz kuralım’ dedik. İş planı yaptık ve onun üzerine kurduk. Tabi ki birçok tesadüfler oluyor. Ama neticede bildiğim işlerle ilgili tesadüfler. Bir de insan kendini bilecek. Ben işkolik bir adamım; işimi çok seviyorum ve yapmaktan büyük keyif alıyorum. Beni bırakın, bu yaşta da 17-18 saat çalışırım. Hatta şurada yatar, uyurum. Yani o heyecanı hala duyuyorum. Mesela ailemi çok seviyorum ve onlarla vakit geçirmeyi de çok seviyorum ama pazartesi gelince yüzümde gülücüklerle işe geliyorum. 

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)